Aslında mantıklı ve de akla yatan, benim şimdi gidip yatağa uzanmam ve uyumam. Yatağa uzanıp, uyumadığım her dakika aleyhime işliyor. Öylesine despot ki bu yatağa uzanıp, uyumama eylemim; ellerimi başımın üstüne koydurup, tek ayak üstünde beni odanın köşesine dönük durmayla başlıyor ceza vermeye. Haklarımı filan da okumuyor bana öyle Hollywood filmlerindeki gibi; ellerimi arkaya da bağlamıyor; avukat hakkım da yok-muş ayrıca.
"Kendi başına yaptın yaptın; yapmadın mı? O vakit debelenecek, her zamanki gibi inadın mı, bedenin mi dalaşmasına seyirci kalacaksın."
Suratımı asıp, gözlerimi inadına kendime dikiyorum. -Aman ne de anlamsız işler yapıyorum ya rabbi!-
"Hah, unutmadan; bu yaptığın yarın sabah sana yorgun beden, hafif ile yoğun arasında değişebilecek olan bir baş ağrısı olarak geri dönecek."
-Ordövr tabağı getirmiyor musunuz? Ya ara sıcak?
"Ne saçmalıyorsun sen be? Burda uyku ceza kanunlarını ben söylerim! Lafımı kestin, ne diyeceğimi de unuttum senin yüzünden. Ordövr ne ayrıca, başlangıç demeliydin. Başlangıç demişken; başlangıç zaten göz ağrısı ve şişliği."
-Hı hım.
"Ara sıcak olarak mide bulantısı-halsizlik arası bir ortaya karışık sunuyor müessesemiz."
-Espriyi anlamış olmanız da takdire şayan.
"A-ha. Sen kaşındın. Ana yemekte migrene ne dersin? Zorlama bence. Paşa paşa yaz şunu, sonra git yatağına uzan, uyu. Bunu şimdi yaptığın takdirde bi halsizliğe tav olurum."
-Anlaşabiliriz aslında. Ah kaleminiz de yere düşmüş.
Yere eğilen Uyku Ceza Memuru'na bir laptop, 2 kitap uzatıyorum o anda çaktırmadan ya, olanlar oluyor:
"Görev başındaki memura rüşvet ha? Tatlı olarak boyun ve bel ağrısı siparişi verdim senin için. Hadi kolay gele."
Uyku Ceza Kanunları'na karşı gelmenin bedelini unutmuşum gibi; sağolsun hatırlattı memur bey. Ellerim havada, dişlerimi gıcırdatıyor, pat küt bir şeylere çarpmaya çalışıyorum. Uykuda da bu kadar bürokrasi mi olur be kardeşim?
0 comments:
Post a Comment