Senede bir gün?

Wednesday, September 1, 2010 | |


Emir kiplerini rahat rahat, sertçe söylemekten çekinmiyoruz da; bir beceremediğimiz yeterince kararlı "Barış!" diyememek oluyor. Kürkçü dükkanına ya kendimizi teslim edeceğiz kuzu kuzu ya da bölük pörçük kürk olacak üzerimizdeki sanki; yok, biz "barış"ı çocuğumuza isim vermekten ve dilimize sakızca adlaştırmaktan öteye gidemiyoruz. Savaş, otur, kalk, yat, uyu, öl filan oluyor niyeyse de, öbürü olmuyor. Çiğnemekle uğraşıyor gibiyiz yalnızca. Barışı dövmelere doyamayanlar ekibi olarak, emrinizdeyiz komutanım!

"Kazandığımız" savaşları pamuklara sarıyoruz her sene aynı yalan kutlamalarla da; bir tanecik "barış kazandık" övüncüne sahip değiliz. Ülkenin "sorunlu çocukları" olarak kutlamaya çalışıyoruz onu. Yalnız yalnız. Ayrı gruplarda yürüyüşler, kenarda kıyıda köşede, polis gözetimi altında. "Aman abicim, barış lafı ediyor bunlar, kesin bi arıza çıkarırlar, gaz ve copuna iyi mukayet ol. E mi?" Yalnız başına 1 Eylül Barış Gününü kutlamamızın yanında; aslında "Dünya Barış Günü" diye adlandırdığımız şeyi de dünyada yalnız başımıza kutluyoruz. Koyu bir ironizm salgınında, sağlam çıkmaya çalışıyorcasına adeta.

Açıyorsunuz bir spor haberini, "ABD-İran maçı Dünya Barış Günü'nde" diye anons ediliyor. Bugünün dünya barış günü olduğundan dünyanın geri kalanı; Küba, KKTC ve Türkiye hariç hepsi bihaber. Meksika dalgası şeklinde ateşkesleri savunmaya çalışıyoruz. Yan ülke sen "barış" dediğinde, "savaş" diyebilecek durumda neredeyse. Bir başkası "barış" dediğinde, "bugün değil ki, geçti oradan" diyecek bugünküler de misal. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra, Nazilerin Polonya'ya ilk saldırdıkları gün olan 1 Eylül, SSCB ve BM tarafından "barış günü olarak" kabul edilmiş. Sonradan döne döne, BM "dünyada bir gün barış olsun" teması eşliğinde 21 Eylül'e taşımış 81'de. 1 Eylül'de kutlamaya devam eden Sovyetler de 90'larda yıkılınca; 1Eylül'ü kutlayanlar yalnız kalmış. Savaşın değil de, barışı kutlamanın öksüz kalması, böyle bir şey.

Öksüz,yetim ve kardeşlikten çok dem vuran sevgili ükemizin ölüsevicileri de; bir fasıl da içeriden vurdu mu, tadından yenmez. Öksüz bırakanlar utansın. Barış diyemeyenler, savaşa "ama başka ne yapılabilirdi ki?" alt başlığını daimi olarak sıkıştıranlar da. Utansak bir aynaya bakıp yaptığımızdan, "barış"ı da emir kipine çevirebiliriz belki.

Brecht'in Cesaret Anne ve Çocukları'da çavuşun sözleri kulağımızda çınlamalı aslında. Düzen = Savaş denklemi azıcık vicdanımızı zorlamadığı sürece, "senede bir gün"e tav olmaktan başka bir halt yapamayız. "Satıyorum, sattım" ihalesine bırakılacak bir şey olarak ortada dolanması da biraz huzursuz etsin hepimizi. Görmediğimizde sessizce geçip gidiyor işte 1 Eylül de, 21 Eylül de. Bir durmak gerek.

Yine de; şimdilik tek gün bile olsa, lafının geçmesi dahi güzel. Barış. Hafifçecik bir kelime.

Share/Bookmark

1 comments:

Gürsel Sünbül said...

İnsanın mayası ne yazık ki savaş ve aç gözlülük üzerine kurulmuş. Barış insan oğlu için tamamen bir fantezi. Dünyada barış sadece iki savaş arasındaki süre olarak var.

Related Posts with Thumbnails

Arşiv