"Uydurulmuş" gül

Saturday, November 20, 2010 | |


Popüler kültürün damarlarımdan girerek beni esir aldığı bir Cuma dünü, bir hışım evden çıkarak, ilahi sinema çağrısına uymuştum. Filmin saatinin gelmesini beklerken, kitapçılardan birinin "en çok satanlar" listesine gözüm takıldı.

Yine, yeni, yeniden Kayıp Gül. Bu kez üzerinde "son 8 ayın en çok satanı" bantıyla. "Bestseller", "Bu kitap dünyada çok sevildi", "küçük prens, martı'dan sonra en iyi roman" stickerlarından sonra, kitap kendi dilinde de son 8 ayın en çok satanı olabilmiş; vallahi bravo! Ne diyeyim?

Kitabı hâlâ okumamış olanlar için; kitapta ikiz kız kardeş hikayesinden, fason bir içsel arayış hikayesi anlatılıyor. Kız-lar-ımız Küçük Prens müptelası, mâlum. Ama Exupery'nin şaheserini beğenmeyen zaten azdır. Kitap da, gül ve Küçük Prens etkisi üzerinden 200. kez okunduktan sonra, hadi ben de bir şeyler karalayayım tadında yazılmış. Basit bir dili var; evet, çok kötü değil belki ama en iyi ihtimalle, vasat.

Kayıp Gül, Türkiye'ye dıştan giriş yaptı. 40 ülkede bu kitabın dillere dolandığı ve çok beğenildiği kelamlarıyla dolu bir pazarlama stratejisi kullanıldı. İlk gününden pembe ve "dünyanın göz bebeği" bantıyla göz kırptı herkese ve çoğumuz da bu cazibeli çağırışa duyarsız kalamadık. Yine okumuş olan çoğunluğun, aynı seviyede bir arkadan vurulmuşlukla, "eee bu mu yani?" demiş olduğunu tahmin etmek de güç değil.

Kitap ve 6 sene sonra yaptığı Türkiye çıkarması hakkında, en güzel ve foyaçıkarıcı yazıyı da Ezgi Başaran geçtiğimiz sene Hürriyet'te kaleme almıştı zaten. Yayınevini, kitabın yazarı Serdar Özkan'ı arayıp "cevapsız" kalmasının ardından, işin aslını astarını öğrenmek için kapakta bahsi geçen yayınevleri ve yorumların sahiplerini de araştırmış; Kayıp Gül'ün, sahiden "kayıp" ve en iyimser sıfatımla "uydurulmuş" bir şöhrete sahip olduğunu da, sağolsun, göstermişti.

Serdar Özkan, Robert Kolej mezunu ve hepimiz, en çok da Robertliler bizzat kendileri bilirler ki, egoları yüksektir. (Genelleme yapıyorum, evet. Genel bir kanı ve kendilerinin de şikayetçi olduğu bir şeydir, zira.) Hatta Robert mezunu bir arkadaşım bana bu konuya ilişkin, kendisini ve hırsını dizginlemesi gerektiğini sık sık hissettiğini söylemişti. Bir başkası, o egodan kaçış olmadığını, bir diğeri ise kazandığı birleşik dünya koleji'ne gidecekken, sınıf arkadaşları tarafından, robert'i nasıl bırakmaya yeltendiğinin anlaşılamadığını da anlatmıştı. İsteyen yanlış anlayabilir; ancak derdim robert değil, bazı öğrencilerinin hiçbir zaman üzerinden atamadığı egolarıdır.

Türkiye'nin en iyi okullarından biri olan, daima en birinciliğe alışmış kolejden mezun Serdar Özkan, her şeyde birinci olma hırsına da söz geçirememiş, en birinci Fırat modelinden, 2003'te bu ülkedeki kitap piyasasından maksimum 1000 sayı satan "ilk kitap" sonucundan memnun kalmamıştır. Başarısı ne'dir biliyor musunuz? Halkı iyi analiz ederek, dışta beğenilenin burda da ellerini ovuşturarak övmeyi bekleyen eleştirmenleri gözüne kestirerek, düşüvermiştir raflara. Ve buyrunuz sonuç:

8 ayın en çok satanı.
Kolay gelsin.

Ezgi Başaran'ın yazısını da daha önce görmemiş olanlar için tık.

Share/Bookmark

1 comments:

bellatrix said...

Kitabı okudum, bir yıldır ne desem bunun hakkında diye düşündüğm için kitaplığımda duruyor, ordan beni rahatsız ediyor pembe.

Ezgi Başaran'ın da, senin de yazıların tüm hislerimi özetliyor. Oh be!

Related Posts with Thumbnails

Arşiv