Ucu açık sorular

Tuesday, September 16, 2008 | |

Yine konuk yazar. Bu kez ne hissettiğini anlama soruları var. Kendisi sormamı istedi. Sizce bu kişi aşık mı?

Delice bir şey yapmak istemiyorum
Senin kelimelerin bitti diye ben yazmak istiyorum. Senin yazamadıklarını yazmak istiyorum, senin söyleyemediklerini söylemek, senin düşünemediklerini düşünmek. Seni tamamlamak istiyorum. Bir yarım sen ol, bir yarım ben olsun, ama ikimiz birleşelim "biz" olalım. Öylece "Biz" olarak kalalım, Hiç sen olmasın, hiç ben olmasın hep"Biz" olsun.


Şimdi senin kelimelerin bitti ya, aslında bitmedi; biriktiriyorsun hepsini. Sana bitmiş gibi geliyor sadece. Sana bitmiş gibi gelen çokşey var aslında ama onlar bitmedi. Aslında daha kuvvetli yaşanacak o yüzden sadece duraksadın, ben hareket etmeye başladım. Aynı anda hareket etmeyi beceremiyoruz zaten. Ya sen dururken ben hareket ediyorum, ya da ben dururken sen hareket ediyorsun. Bak aynı anda bir hareket edebilsek dehşet güzel olacak. Hatta konuşacağız üzerine; "Off ne sığırmışız, bu kadar vakit kaybetmişiz diyeceğiz." Boş yere kendimizi üzmüşüz diyeceğiz. Boş yere üzmüşüm diyeceğim. Hep üzdüm seni değil mi? Ne çok üzdüm hem de? Şimdi senin yaşadıklarının yüzdebirini yaşamaya korkuyorum. Sen hepsine birden göğüs gererken, pelerinli süper kahraman halinle beni üzmemeye çalışıp kendin üzülürken, iyiydi de; şimdi mi kötü oldu? Ama yok işte yapamıyorum.Biliyorum bencilce, çok bencilce ama ne yapayım bu yükü taşıyamam diyorum kendi kendime hep.

Sana verdiğim kelimelerden ben bir cümle kurmak istiyorum fakatkilitli gibiyim. Hiçbir şey çıkmıyor, ne kadar çabalasam da. Monet'yi kucağında hayal ediyorum sonra, bir elin kitabı tuterken, birdiğeriyle onu okşuyorsun. Mırrr, mırrrr, mırrr. Öyle bir ses geliyor,anlatamayacağım kadar rahatlama hissi beliriyor bunu düşününce.İçeriye gidiyorum, minik bir şey ağlıyor. Odaya giriyorum, pembe birkaryolarda, yalnız kalmış haber veriyor gibi bize. Kucağıma alıyorum,başı tam kolumun üzerinde. Kafanı kaldırıp bakıyorsun, o anki gülümsemeni resmetmek istiyorum ama onu da beceremem ki. Yüzündekigülümseme, tek kelimeyle huzur veriyor bana. O an orada ölsem dünyanın en mutlu ölüsü olurum sanırım. Sadece o gülümsemeyi görebilmek için şu an bile ömrümün yarısını veririm, bir saniye bile düşünmeden. Ayağa kalkıyorsun, Monet kendini yere bırakıyor pat diye. Ayağına şöyle bir sürtünüp içeri seğirtiyor. "Bana o şarkıyı çalsına" diyorsun, başınyine sol yana düşmüş ve elimden kızımızı alıyorsun. Şeker isteyen minik bir çocuğu andırıyorsun o anda. Kıramam ki, seni. "Tamam"diyorum.
Elimde gitarla salona giriyorum, akordu yine kaymış. Onunla uğraşıyorum, sen elinde Doğa (nedense hep Doğa olsun istedim ismini)ile içeri gidiyorsun, ben "tamam hadi gel" diyorum sana, Doğa'yı yatırmışsın belli ki. Yüzüne bakıp gülmemek için zor tutuyorum kendimi, niye bilmiyorum. Ama o muzip ifadeyi anlıyorsun, omzuma patlatıyorsun bir tane, birlikte gülümsüyoruz. Sonra çalmaya başlıyorum, sözcükler dökülüyor ağzımdan....


Hangi ruh,
kendini sana teslim etti;
ne zaman,
hangi vakit,
ellerim ceplerimde,
kaç sokak arşınladım;
kaç kez yenik düştüm
yüreğimdeki sana...

Seni izliyorum bir yandan, yüzündeki kıvrımlara, gözlerindeki o ışığa bakıyorum. Şimdi mi fark ediyorum bunları be Şeker Kavanozum. Niye şimdi, niye, niye, niye, niye..... İçimdeki, beynimdeki her şey varlığıma isyan ediyor. Kendimi sorgulamanın zamanı mıydı? Beynim sorularla dolu, atamıyorum, boşaltamıyorum hiçbirini. Farkında olmadan birikmiş, ben şimdi ayırdına varıyorum. Delice bir şeyler yapmak istiyorum, "çıkayım" diyorum balkona atayım boşluğa bedenimi. O zaman kaçabilir miyim ki tüm bu düşüncelerden? Yine bir hata yapmak istemiyorum, yeni bir hata yapmak istemiyorum, hata yapmak istemiyorum artık, lütfen. Çok hata yaptım ve her yenisi beni, benden uzaklaştırıyor... Kolundan çekip zorla götürmek istiyorum seni bir yerlere. Hadi ver elini...
Share/Bookmark

3 comments:

bi sandalye çek ve otur. said...

bu kişi; aşık. olduğunu sanıyor. korkak. cesareti yok. her şeyi mahvetme düşüncesinin aslında her şeyi mahveden şey olduğunu bilmiyor. yeni bir hayalkırıklığını kaldıramayacağını(zı) düşünüyor. senin kadar güçlü olmak için kuduruyor ama kendinde bu gücü hiç göremiyor. korkuları ve kendi elleriyle yarattığı belirsizlikleri yüzünden zaman kaybettiğinizi biliyor. en azından hayal kuruyor, bunu paylaşıyor. ''biz'' diye bir şeyi cismani bir varlık haline getirmeye çalışıyor. adım atıyor. elini uzatıyor. ama şimdilik. ileride yine bir pürüz çıkaracağını biliyor. ve bu yüzden korkmaya devam ediyor. ''hadi elini ver'' diyor ama aslında ne istediğini kendi de bilmiyor. her an fikrini değiştirebilir. değiştirmese bile bundan pişman olabilir. kendi kafasındakileri sabitleştirip, kesin bir karara varmadığı sürece o kişi hiçbir şey değil. ama görünürde hep aşık.

mahallenin delisi said...

bu arkadaş aşık. bildiğin aşık. kütük gibi. yok öyle değildi o deyim. kör kötük müydü? her neyse. öyle aşık işte. o yüzden ne dediğini n'aptığını bilmiyor. nolduysa geçmişte, kendini suçluyor, aynısı tekrar etmekten korkuyor bu yüzden yanaşamıyor sevdiceğine. ama ondan da uzak duramıyor bir türlü. aşkın bilinen gel-git halleri işte.
ha ben bunları nereden biliyorum. uyduruyorum efenim, nereden bileceğim...

L.E.N. said...

Bu soruyu biri sorarak bu yazıyı buraya koyuyorsa başka bir soru geliyor akla herşeyden önce:

"Bu kişi aşık mı" diye soran kişi aşık mı?

Related Posts with Thumbnails

Arşiv