Dört köşe hapsim

Wednesday, January 13, 2010 | |

En çok odamı özlüyorum. Delicesine. 'Bitse de gitsem, bitse de gitsem' diye sayıklayıp durduğum odamı. Bitti de gittim. Dört duvarlı, minik hapishanem. İnsan hapishanesini özleyebiliyormuş, kendi çevirdiyse kilidi üzerinden.

Lambamı gördüm dün,hüzünlendim. Önce pembesi, sonra kahvesi, sonra sarı ampulü yanmış lambam.

İnsan dört köşe hapsini özleyebiliyormuş. En çok da her şeyini, 2 sene boyunca dursuz duraksız dinlemiş ve hiç ele vermemiş; en yakın arkadaşımınken, onun uykusuzluklarında, içinde beraber oturulmuş; ağlamaktan sızdığımda sessiz sessiz beklemiş; tüm yazılarımı, fotoğraflarımı, posterlerimi duvarına yapıştırmama ve sıcaktan boğmama izin vermişse...Öyle ki, benim odam olma sırası geldiği sene, kalmaya geldiğinde ne güzel demişti D. telefonda annesine; "odamda kalıyorum anne, hep alışık olduğum odada. Eşya bile getirmedim yanımda, alışığız biz, ortaklaşırız."

Çekmişim geçen sene başında ve sonunda bikaç fotoğrafını odanın. Olur da bilgisayara bişey filan olur; buraya ekleyeyim, kalsın.
Senenin başından bu fotoğraf, henüz yaşanmışlık yokken. Sene sonuna kadar pencerenin önü şarap ağırlıklı, alkol şişeleri; yeni bardaklar, yemekhaneden çaldığım tabak ve peçetelikle dolmuştu.

Share/Bookmark

2 comments:

Dilcun D. said...

ilk fotoğrafta masanın kenarındaki türk kahvesi fincanı değil mi? :)

Tugc said...

Evet :) kahve fincanı. kahve makinamız da vardı son senemde hatta.

Related Posts with Thumbnails

Arşiv