Bir hayal kurmuştum; elimde dürüm, bahar günü gülmekten ölüyorduk.

Monday, May 10, 2010 | |

görsel: anathalyst.deviantart.com

Güldük ölmekten geçenlerde. Yanlış söylediğimi mi sanıyorsun yoksa? Sanma; bilinçli. Ve doğrusu aslında. Ölmelere dayanamadık, kafayı yedik biz. Ölmelere, yitmelere, kayıplara, yalnızlıklara, bu sonsuz ve sessiz ve mış gibiliklere ve beklemelere dayanamayıp, -ki hepsi sen de kabul edersin ki ölüm halidir- kafayı yedik biz. Başta gülmüyorduk tabii, yanlış anlama. Hemen yapıştırıverir birileri "münasebet" gerekliliğini, mazallah! "Münasebetsiz!" derler, "haddini bil!" de derler, "bunun yeri mi" derler de derler işte; bilmediğimiz şey değil. Ama kimse biteviye ölümlere ve yitmelere ve kayıplara ve beklemelere ve çalıntı ve çalınmış hayatlara bir kez olsun, "ulan bunun yeri mi? " diye soruvermez. İçini daraltırlar insanın. Darala darala nefessiz kalıvermişiz işte biz, anlamadan oldu yani. Planlamadık. Ama ne de su aktı ve yolunu buldu. Hani kış ayları, küçücük bebeklerle donmamak için sıkışarak yatmak zorunda kalan evlerde açık unutuverilir ya sobanın biri, karbonmonoksit yavaş yavaş dolar insancıkların içine, nefessiz kalırlar. Onun gibi bir his. Tek farkla: nefessiz kaldığımızın bilincindeyken, aslında fiziksel nefesler sahibi olan "bireyler"dik. Birey olmayı sessiz, derin, emin ve can yakıcı adımlarla öğreniyorduk işte. "Münasebet"siz bireyler olmak daha mı kolay, daha mı zordu? "Huzur"suz bireyliği de nerelerden bulup çıkarıyorduk ki canım? O mu, bu mu, şu mu, ölüm mü, bekleyiş mi, vicdansızlık mı, atılmak mı, reddediliş mi diye sorgularken bir baktık; "salatalık yiyecek misin?" diye birbirimize soruyor hale gelmişiz. İlk "salatalık" diyen, ilk güldü. Ardından geldi diğer "sinir" dolu, "mutsuzluk" akıtan gülüşler. Yedik kafayı. Güldük ölmekten. Gülmekten ölmek daha güzeldir ya; yine yaptık bir münasebetsizlik.

Share/Bookmark

1 comments:

moonchile said...
This comment has been removed by the author.
Related Posts with Thumbnails

Arşiv