Olmayan vicdan sorunu

Monday, May 31, 2010 | |

Anne ve Babası birer Polonyalı ve Holokost mücadelecisi olup, hayatta kalmayı başarabilmiş yahudiler olmalarına rağmen, üniversitedeki tezinden ve Holokost endüstrisi üzerine yazdığı kitaplarından ötürü İsrail'e girişi 10 seneliğine yasaklanmış bir profesör olan Finkelstein, Chutzpah'ın Ötesi'nde isimli kitabında, İsrail'in "güvenlik" buhranı hakkında şöyle bir yorum yapar:

Although confessedly "not a military insider and expert," Chesler concludes that "Israel control of the borders, checkpoint, and roads right down to the sea and to the river in the West Bank and in "
Gaza" are "possibly-probably-now essential for Israel's safety"; yet she fails completely to consider what the Palestinians might require for their safety, or just to survive. (Norman G. Finkelstein, Beyond Chutzpah, s.35) **


Sabah alınan Mavi Marmara'nın vurulması ve içindeki 19 kişinin ölmesi (sayı İsrail resmi kaynaklarına, Al-jazeera'ya ve Haaretz'e göre değişiyor) haberiyle dehşet içinde uyandık demeyi bile isterdim ama olaylar zaten öncesinde başlamıştı. Ve aslında, ne yazık ki, onun da çok çok öncesinde. Bunca yıldır çocuk, bebek, hasta, yaşlı demeden, aynı sebeple vuran bir ülke İsrail; her seferinde aynı bahane altında:"kendini korumak."

Bu "kendini korumak" öyle boyutlara ulaşmış halde ki; bir yandan da "kendini koruma"ya inanmayan herkes için de aynı silah kullanılıyor; can alan silahların dışında. "Anti - semitizm" damgası. Bence İsrail bu anti-semitist damgasıyla sadece cani olmuyor; aslında kendi halkını da vuruyor arkasından. Niye mi? Çünkü İsrail çıkarları çerçevesindeki herkesi aynı şekilde damgalayınca; gerçekten hala bulunabilen gizli kalmış ve şartlar oluştuğunda ortaya çıkmaya hazır bir yahudi ırkçılığını da farkında olmadan perdelemiş oluyor.


İsrail'in neler yaptığını yazmaya gerek var mı, bilemiyorum. Hangi birini yazabilir ki insan hem? Elektrik trafolarını, su dağıtım binalarını vurarak halkı açlık ve yoksulluğa terketmesini mi? Yiyecek girişini de sadece bir bölgeden yapıp, "kendini koruma" mekanizması altında 21. yy'da adım adım inşa ettiği duvar ve kontrol birimlerini mi? Daha geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan, Gazze'ye girişine izin verilen yiyecek ve içecek maddelerinin sıralaması ve kaç kez girebileceklerini yazan "gazze listesi"ni mi? "Sivilleri vurmuyoruz." dedikten sonra, 2000li yıllarda birkaç kez yaptığı açıklamalarda, Uluslararası Yasaların opsiyonel olduğunu ve onları bağlamadığına dair sözlerini mi? Olay üzerine Ehud Barak'ın yaptığı "bu olaydan mesul olanlar gazze yardım filolarını düzenleyenlerdir" açıklaması mı? Yoksa ağır yaralıları bile sabah saatlerinde ambulansa taşırken, daha sedyelerde vurdukları kelepçeleri mi? Neyi yazmalı, hangi birini? Hangi insanlık suçunu? Hangi katilliği?



Halen daha İsrail'in İHH'nın filolarını uyarmış olduğunu, bile bile gitmenin, bir şeyleri tetikleme çabasında ibaret olduğunu, olayın hemen üstüne rahatça söyleyebilenler var. Bunun tam aksi yönde de, durumu bir İslam savaşına çevirmeye çalışır gibi, görebildiğimiz kadarıyla önce Türkiye'deki, sonra diğer yerlerdeki yahudilere ırkçı tonlarda saldırmaya hevesli, gözü kararmış insanlar da. Tüm gün Hitler'in "gün gelecek öldürmediğim her bir yahudi için beni suçlayacaksınız" sözü yağdı çeşitli mecralarda; farkında mısınız? İHH'yi arayan, İsrail'i kınayan ya da Filistin halkını savunmaya çalışan insanlara tehditler yağdıran İsrailliler ile Türkiye'deki yahudi cemaatini huzursuz ve her an başlarına bir şey gelecekmiş gibi hissettiren direk veyahut ima yoluyla tehditler savuranlar arasında ne fark var, bana söyler misiniz? Ece Temelkuran, islamcı bir gazeteci arkadaşının, 30 Mayıs gecesi elçilik önündeki toplantı hakkında görüştüğünde, islamcı bir yaklaşıma sahip olmasına rağmen, "protestoların şeklinden ve eğiliminden rahatsızlık duymuş" olduğunu anlatıyordu öğle saatlerindeki yayında.


31 Mayıs 2010 günü, İsrail şunu yeniden kanıtladı: Vicdan, hiçbir makinayla üretilemeyecek, dünyanın en güçlü ve en etkili silahı olabilir. Vicdan bunu yapabilir. İnsanları, insanlık suçlarına karşı tavır aldırabilen, mücadele ettiren, vicdandır. Ama malesef ki bir insanlık suçundan bir başka insanlık suçu çıkarabilecek eylemler, yarı vicdandır. Yarı vicdan ise, yalnızca ve yalnızca "kendini ve kendin gibileri korur," diğerlerine üç maymun oynayabilir tek bir kılı kıpırdamadan.

Benim en yakın arkadaşım bir Yahudi. Ve bugün tüm gün ondan cevap bekledim yazdığım mesaja, ki gelen cevap da: "çok felaket bir durum T., sinirlerimiz bozuldu, balayını kutluyorduk biz arkadaşımın. Annemler ne düşünüyorlar bilmiyorum şu anda, arayamadım. " olunca, içim burkuluyor.

Bir diğerinin bana geçen sene ailesinin huzursuzluğunu, başlarına bir şey gelmesi korkularından -Evet, inkar etmeyin. Bu ülkede bir çok insanın başına "bir şey"ler gelebilir sebepli sebepsiz.- bahsedişini hatırlıyorum. Başka bir ülkede oturan annesinin kuzeninin defalarca arayıp, "ee annenler ne yapıyor hala Türkiye'de, taşınsalar ya, korkmuyorlar mı, ya bir şey olursa?" dediğini de biliyorum; yanı başımızda olmuştur, zira. Sadece o da değil. 1.5 sene önce bir uçak yolculuğunda, İsrail'in yine Filistin'e saldırdığı ve o kez şimdikine kıyasla çok daha az olsa da, benzer bir tepki grubunun oluştuğu sıralardı. Hamas, İsrail, Pkk, Tsk üzerine konuşurken, hiç tanımadığım bir adamın göz hapsine girdiğiğimizi hissettiğimi hatırlıyorum. Maalesef onunla da kalmadı; adam yanımıza gelip, inatla bana "türk'üm" dedirtmeye çalıştı. Ve tüm yolculuk boyunca, adamın göz hapsinde, adeta "şunu bi alıp, göstereceksin neyin ne olduğunu, eğrisini doğrusunu" diyen tehditkar bakışlarına maruz kaldım.

Bu insanlar var, yok sanmayın, hatırlayın da. Kan seçerek "vicdan" debelenmesi yaşıyorlar. Hayır, dertleri bir ülkenin bir diğerine katilliği de olmuyor çoğu zaman; ülkesine göre o inançları ve vicdanları da değişiyor çünkü. İnsanlık suçuna, insanlık suçu eğilimli karşı çıkış.

Tehdite tehdit.

Yine utanıyorum. Bu kez insan olduğum için. Ve çıkan seslerin çoğunun da kan kokmasından ötürü...



**Chesler, açık bir şekilde "silahlı kuvvetlerin içinden biri ya da uzman" olmamasına rağmen, sözlerini "Israil'in kontrol noktalarını, denize ve Batı Şeria ve Gazze'deki nehire uzanan yollardaki kontrolünün İsrail'in güvenliği için "muhtemelen-büyük ihtimal-şimdi de zorunlu" olduğunu söyleyerek tamamlıyor. Ancak, Filistinliler'in kendi güvenliği ya da en basitinden ayakta kalmaları için gerekli olan şeyleri tamamen göz ardı ediyor.

Share/Bookmark

1 comments:

A. said...

Neden bu savaş neden bi kin niye böyle :( Çok bilmiş insanlar 20.yy'ı geçtik moderniz dedikçe tüylerim diken diklen oluyor.BU mu modernlik,arabalar pafümler kılık kıyafet ve bitmek bilmeyen yemek tarifleri vs vs hepsi boş. Savaşlar ya el altından yada bazen kendini böyle göstererek bi şekilde devam ediyor ve kimse hiçbirşey yapamıyor :( Ne kadar üzücü

Related Posts with Thumbnails

Arşiv