su etkisi

Sunday, July 29, 2007 | |

-Uyandın mı?
-Bilmiyorum, henüz karar vermedim.
-O nasıl oluyor?

İçsel boyut:
-Bikinimin üzeri orada, yere atılmış. Altı nerede acaba?
-Umarım unutmamışsındır.
-Umarım.. Saat kaç ki?
-8.45am.
-Yüzüceğim. Su bana iyi gelecek, biliyorum.
-Hatırlıyorum, eskiden de iyi gelirdi sana su. Hatırlıyor musun, lise1 ya da 2 de bir gün kendini çok garip, öfkeli-üzgün hissediyordun 16 yaş kafanla. Dersanede Naciye diye bir kız vardı, seni kolundan tutup “gel benimle” demişti ve tüm çeşmeleri sonuna kadar açmıştı. “Su sesi” demişti. “Su sesi rahatlatacaktır seni. Sus ve dinle şimdi, iyi gelecek, göreceksin.”

Evet, su bana o gün iyi gelmişti. Garip bir şekilde musluklardan akan suların döver gibi çarparak çıkardığı ses beni rahatlatmıştı. Düzeldikten sonra sınıfa geri dönmüştüm, Naciye’nin omzuna dokunup, teşekkür etmiştim.
Su bana neden iyi gelmişti ve neden suyun bir yüzeye yüksek sesle çarptığı sesi duysam rahatlarım bilmiyorum. Rüzgarla karışık yağan yağmur hariç, ondan korkuyorum çünkü.
Sabah da bunu hatırladım aniden..Suyun bana iyi geldiğini. Bir hışım kalktım yataktan, annemin “n’oldu?” bakışlarını görerek, yere, bikinime uzandım. Altı da ordaydı, unutmamıştım işte mutsuz evde. Aynada kendimle göz göze geldim. Saçlarım gelişi güzel bir şekilde omuzlarıma ve yüzüme düşüyordu, hoşuma gitti, geri itmedim. Sadece “ben denize gidiyorum” dedim.
Bu saatte mi? Üşüyeceksin” dedi annem.
Üşümem, yüzüp geleceğim.”
Geç kalma, olur mu? Merak ederim sonra” dedi bu kez de.
Kalmam, gelirken de gazete filan alacağım zaten.”


Daha güneş o kadar da yüksek değildi. Biraz da bulut vardı sanki. Denizi görünce çocukluğumda olduğu gibi sevindim. Havluyu bıraktım yere ve yaklaştım suya. Dalgalıydı bugün deniz. Tam da istediğim gibiydi. Su sesi daha kuvvetliydi, dalgalar ruh halimi yansıtıyor gibiydi, sanki yardımcı olmaya çalışıyor gibi. Denize doğru yürürken aklımdan “insanın ruhu benimki gibi su dolu olunca, egeli de olunca tatile sevgiliyle gidilmezmiş. Haklıymışım, bir süreliğine unutmuşum sanki.”geçti.


Denize bıraktım kendimi daha suyun dizime geldiği yerden itibaren, su sıcak mı soğuk mu diye düşünmeden. Gittim, gittim, gittim. Derinlik ne kadardı hatırlamıyorum, kıyıdan bayaa bi uzaklaşmış olduğumu görebiliyordum. Ben sudan korkmam.
Turuncu renkli, topa benzer bir şey duruyordu, ona kadar gidip dönmeye karar verdim. Dönüş yüzüşünde aklıma sorunları ve üzüntüleri aşmanın yüzmeye benzediği geldi birden. Kıyı çok uzak görünüyordu, sanki kıyıya çıkmanın mümkün olması hüznün de geçeceğine bir kanıttı. Kıyı uzak görünüyordu, hem de çok...Dalga da olduğundan savuruyordu sağa sola... Ama kıyıya ulaşabilecektim ben, biliyordum. İyi yüzerdim, hala da yüzerim. Güneş yüzüme daha çok çarpıyordu kıyıya doğru yüzerken. Çok çarptığında, ben dibe dalıyordum, ferahlayıp yüzeye çıkıyordum. Ve işte kumsal ordaydı.


Kurulandım. Havlumu belime sarmak yerine omzuma attım, saçlarım da önüme gelmiyordu artık..Terliklerim elimde, iskeleye kadar yürüdüm ayaklarımı sulara çarpa çarpa. Yabancı dilde konuşmalar çalınırken kulağıma, bir tek şey düşündüm. Bazen yabancı bir dilin beni rahatlatabildiğini. İşte tam da bunu. Yabancı bir dilin konuşulduğu yere yine gidecektim, en azından uzak olacaktım, kaçmış olacaktım bir süreliğine, o arada geçecekti hüzün de. Ama kaçıp yapacaklarını bırakanlardan değilim.

Kendi kendime, “geçecek, iyi olacağım” dedim. Nefes aldım.

Pazar günü birlikçileri sahili doldurmaya başlamıştı ufaktan. Büyük ihtimal turist sanılıyordum yine, umrumda da değildi bu. Ben kendimle konuşuyordum. Dip dalmıştım iç sularıma. Biliyorum, iyi yüzebiliyorum ben.
Eve geri dönüş yoluna girmiştim şimdi de. Terliklerimi giymedim yine inat ederek, sadece omzumda duran havluyu belime bağladım. Bir kaç gazete, ekmek, penguen, leman filan alıp döndüm eve.

“Ağlayan bir insanı mantıksal olarak, ağlamasını gerektiren bir nedenin olmadığına inandırırsanız ağlamayı keser” diyordu Lebezyatnikov, Raskolnikov’a Suç ve Ceza’da. Yeni okumuştum onu tekrar, aklımdaydı hala daha. O yüzden mi ağlamıyordum, bilmiyordum. Ama ağlamadım çok. Denizle karıştırdım onun yerine.

Güçlüyüm, biliyorum. Ama yoruldum güçlü olmaktan. Güçlü olmak yerine mızmızlanmak istiyorum arada ben de, ya da tutup birilerinin tshirtünü çekiştirip, “hadi ama yaaa” demek filan istiyorum.

Yapmıyorum.

29 Tem. 2007, Kuşadası, Balkon.


EDIT: 30Temmuz. Sabahtan beri sözlerini tamı tamına hatırlamaya çalışıyordum. Hatırladım sözlerini şarkının. Hem sözlerin içinde "su" geçmesi birden iyice korkuyorum artık hislerimden düşüncesini getirdi, hem de şarkının da bir anısı var zaten. Garip. Artık kısa cümleler kuruyorum.
Hem sözlerini hem de şarkıyı koyuyorum bu yüzden.
Sizi bilmem ama ben karar verdim su gibi duru olup hep akmaya
Başka sular tanıyıp çoğalmaya dalgalanmaya taşmaya
Son günlerde çok düşünür oldum
Zor zamanları çabuk atlatır oldum
Yalnız mıyım insanlar içinde arkadaşlarım aşklarım içinde
Yara aldım bundan iki yıl önce
Hiç susmadım şarkı söyledim günlerce
Artık kısa cümleler kuruyorum
Sevdiklerim sevmediklerim yanımda
Kabullendim her şeyi olduğu gibi yola çıktım yarınlara
Son günlerde çok düşünür oldum
Zor zamanları çabuk atlatır oldum
Bakıyorum aynaya her gece içim rahat biraz yorgunum sadece
Hayatıma giren herkese yaşanmış her şeye
Teşekkürler büyüyorum sizinle

Share/Bookmark

0 comments:

Related Posts with Thumbnails

Arşiv