Süper Saçmalarım

Monday, July 2, 2007 | |

Bu sabah kendimi pek matah bir şey zannettim. Buraya sonunda sekreter aldılar ve kızcağızımız (ben bu -cağız ekini hiç sevmem aslında, direk aklıma Nietzsche geliyor.) benden bile daha az şey biliyor ve gelip bana sorular soruyor :) "Aman da aman yeni mi başlamış da bir şey bilmiyormuş" diye içimden konuşarak yakında bayram yapıcam haberi yok kimsenin.

Bir stajyerin bir sekretere bir şeyler öğrettiği kaç kez olmuştur sayın okuyucu? Havam batsın..Havam filan da yoktu bugün aslında, hele ki sabah kalktığımda kendimi aşırı derecede çirkin gördüm. Aşırı yorgun ve suratım çok renksizmiş gibi gelmişti.
Gel gör ki, işe bir geldim, Aslı Hanım "bugün ne kadar güzel olmuşsun" demesin mi?

"Haydaaa" dememek için kendimi kesinlikle zor tuttum. Az kalsın kadına da çadırın içinin ne kadar sıcak olduğunu söyleyip, Eroy'un efsaneleşecek olan " excuse me, do you have a hammer" cümlesini bile tekrar edecektim.
"Napıyorsun canım sen?" diye vahlandı içimden bir ses, "tamam" deyip kalktım, kendime kahve alıp, masama geçtim. Yihuu, sekreter geldi, bana sadece Litvanya'daki Alışveriş Merkezi projesi için sorulan sorularda telefon geliyor. Güzelmiş :)

Bir de kızımız, adı Handan, 87liymiş, böyle eli ayağı dolaşıyormuş birazcık bugün, gelip bana "faks nasıl yollayabilirim, gösterdiler ama yapamadım" dedi. Engin Bey de ondan 20 dk öncesinde bana faks yollamam için bir kağıt getirmişti, "sekreter bilmiyormuş, yapamadı" diye de ekledi hatta.
Aslında ben bu Engin Bey'e, Bey filan demiyorum. Kendisinin seri katil olmasından da şüphelenmiyor değilim. Hiç konuşmayıp, proje çiziyor tüm gün. Tepki vermiyor filan. Aynı asansörde olmamaya gayret ediyorum:)
Ben küçükken Aydın'da kiralık bir evde otururduk, orda alt katta Tolga adında şizofren bir çocuk vardı. Asansörde bekliyordu tüm gün ve biz 7. katta oturduğumuzdan asansöre binmeme gibi bir şansım, kalpsiz kalayım bari seçeneğiyle eşdeğer gibi bir şeydi.
Bu Tolga yüzünden sadece benim değil, anneannemin de uykuları kaçmıştı. Her gün saat 3.10pm de apartmanın kapısında benim gelmemi beklerlerdi annemle dönüşümlü olarak. Çok eğlenceli günlerdi onlar, bol atraksiyon, macera, korku, dehşet ne ararsan var.
Tolga aynı zamanda Fen Lisesi'nde okuyan ve anormal zeki bir insandı. Annesinin elinden maaşını alıp bıçakla üzerine de yürümüştü bir gün, bir de üzerlerinden kapıyı kilitlemişti.
Tolga'nın annesi de çatlaktı bayağı bi. Tutturmuştu "ud öğrensene" diye. Gelip gidip gitar çalan bana, "bak udun sesi çok güzeldir, onu da çalmalısın" diyordu. "Hı hı" diyordum artık, neyime lazım, bıçaklar filan. Zaten ödlek bir insandım ben küçükken de.
Hayatımın bir döneminde, sanırım 5 yaş civarı bir Kardak kayalıkları olayı olmuştu ve de Didim'de filan savaş olabilir söylentileri dönüyordu. 1 ay filan uyumamıştım ben korkudan, Yunanlılar gelip beni yiyecek diye. Yunanlılar gelip beni niye yesin aslında? Çocuk aklı işte, nasıl çalıştığı sırra kıdem basmış bir şey.
Hatırlıyorum da, bu korkumu farkeden anneannem bana "bak yazlık evimizi düşün, çiçekler filan düşün" derdi. Bense "tamam" deyip, gözlerimi yumardım ve kendi kendime içimden telkine başlardım.
"Çiçekler, deniz, yazlık evimiz, Kuşadası, Yunanlılar, ejderha, anneciiiim" diye devam eden ve benim gözlerimi fal taşı gibi açmamla sonuçlanan bir ritüeldi bu. Neyseki geçti. Tabi geçmesi de benim kahramanlık merakımla olmuştur. Kahraman olup savaşacaktım. Eh tabi var She-La lık bir yerde. Bu kahramanlık duygusu seneler sonra Counter Strike oynarken de ara ara çıktı galiba.

Ne güzel saçmaladım değil mi kardeş? Çok eğlenceli. Özlemişim vallahi. Ne zamandır paranoyak paranoyak dolanıyordum ortalıkta, yok Tolga gibi olmayacağım ben. Hem sıkılırım ben asansörün içerisinde tek başıma tüm gün.

Cumartesi günü blog buluşmasında spontane blog yazısı diye bir şeyler konuşmuştuk, Yargı ve Ferhat ile. Hani oturup kafanda hiç bir şey yok iken, yazmak. Ben de, "bak ben onu süper yaparım işte" demiştim. Bu yazı onun bir örneği oldu.

Asansör deyince aklıma geldi de.. Geçenlerde içerisinde asansör olan bir aşk tanımı yapmıştık.

"Aşk, iki kişinin asansörlerinin aynı anda aynı katta yan yana durmasıdır." Evet, öyle işte.

Bir yazının daha sonuna geldik sayın seyirciler, bir sonraki yazıya kadar mutlu ve esen kalın.

Share/Bookmark

0 comments:

Related Posts with Thumbnails

Arşiv