Eylül pazarı yada Pazar Eylülü

Sunday, September 2, 2007 | |


Bugün yine pazar. Eylül gelmiş, pencereye taş atıp kaçmışçasına bir havaya bürünüyor...Güneş de saklambaç oynar halde zaten...

Benim yine içimden denizler, kumlar geçiyor. Denizler bazen sadece deniz gibi oluyor, altında pırıl pırıl taşlar, gözünü kapadığın an suyun içindesin...Taşların üzerinde ayakların kayacağından, hemen suyla tek vücut oluverirsin, anında,olur biter.Zor bir şey değil ki..

Neden ki suya bu kadar özlem? Ana rahminde geçirdiğim su içindeki huzurlu günlere özlem mi?

Su güzeldir, hatta bazen küvetteki su bile aklımı çelmeye çalışmıyor değil hani...

Denizler bazen de kumları hatırlatıyor, biraz daha bulanıklaşıyor...O zaman sevmiyorum, suyla birlikte içim de bulanıyor.

Eylül'ün ilk pazarında, ben denizde olmak istiyorum, çok daha sakinken taşlı bir denizde olmak istiyorum... Denizi bulamıyorum ama;

çantamdan çıkanlar yine beni şaşırtıyor.

Günlerdir çantamda ne şakırdıyor öyle diye bakmaya karar veriyorum sonunda, hem de eylülün ilk pazarında. Elimi bir atıyorum, 4 tane yazdan kalma midye kabuğu elime geliyor. Alıp kokluyorum, kulağıma dayıyorum ses geliyor mu diye hemen...Ses o kadar çok gelmiyor ama midye kabuğu elimde, "bak ben seninle geldim, kaçamak olarak" der gibi bana bakıyor.
*Hemen "midye kabuğunun gözleri de mi olurmuş bee " diye çemkirmeyin... Düşünce benim değil mi, hem midye de benim. Benim midyelerimin gözleri de var, kulakları da işte.*

Eylül eylüllüğünü yapıyor yani bana. Eylülü burdayken bile seviyorum,benim bildiğim bir deniz yokken bile...

Çocuklar ve Hayvanlar sizin için geliyor, buyrunuz.

İyi pazarlar.



Share/Bookmark

0 comments:

Related Posts with Thumbnails

Arşiv