Nasıl yani?

Wednesday, September 26, 2007 | |

"Beş yüz yıldan beri, ülkenin hiçbir yanında, kimsenin sevinçten ölmediği ileri sürülüyor."
(G.C. Lichtenberg)
"Var mısın peki?" diye sorunca,
"bilmiyorum" cevabını aldım.
"Nasıl yani?"
diyemedim.
Uykusuzum...Uykusuzluk insanın beden ve sinirlerinin iflas edip, beyninin hala çalışıyor olması hali gibi bir şey. Her şey sinirine dokunur hale geliyor insanın, her şey potansiyel sinir harbi yaşatmaya endeksli, yatak batıyor sanki...
Uyuyabildiğimde ise, sanki narkoz verilmiş gibi, uyandığımda ise başım kazan gibi oluyor...Saate bakmaya çekiniyorum...Çünkü uyuyabildiğim zaman birimi, genellikle en mantıksız anlarda, en önemli sınav tesliminden filan önce...Saate bakmaya çekiniyorum, "ya yine geç kalmışsam bir yerlere?"...
Kafamda sürekli bir saat hesabı yapma eğilimi var. 5te uyuyabilirsem, 9da kalkabilirsem, 4 saatlik uykuyla oh süper idare ederim diye düşünmeye başlıyorum, saçmalıyorum.
Her an ağlayabilecek kadar sinirlerim yıpranıyor. Çünkü dinlenemiyorum, kafamı şöyle kenara bırakıp rahatlayamıyorum.
Durup dururken, yere yatıyorum..Durup dururken oturur pozisyonu alıyorum...Durup dururken hiç bir anlam veremeden elimdeki kitabı fırlatıp atıyorum...Birden tüylerim diken diken oluyor...Tenimin sakinleşmesini, az önceki halime tamamen ters bir şekilde bir sakinlikle izliyorum.
"Ben iyi değilim" demek için bile savaş veriyorum. Zayıf ve hastalıklı bir durumda değilim, ama uyuyamıyorum...Tam anlamıyla mutlu olamıyorum. Sinir oluyorum böyle olunca ve ben uyku problemi çözmek için gideceğim psikoloğa ne diyeceğimi bile bilmiyorum...
Saçlarım okşanarak uyusun da büyüsün gibi uyumayı istiyorum. Büyümek için olmayacaksa da, sakinleşmek, düzelmek için...Böyle miydim ben?
O sırada kol saatim gözüme ilişiyor...
Allah kahretsin...Saat kaç olmuş...Geç kalmışım yine!
Yağmurlarsa benden bile daha geç kaldı.
*Fotoğraf streenqueen.deviantart.com'dan alıntıdır.

Share/Bookmark

0 comments:

Related Posts with Thumbnails

Arşiv