Sayı olmak

Monday, February 25, 2008 | |

Sabahlara kadar uyuyamayan, marazlı biriyim ben. Genelleme yaparsak 18 yaşımdan beri zaman zaman'dan sürekliye doğru ilerleyen uyku problemlerim var. İnsan uyuyamıyınca ne yapar konulu bir kompozisyon yarışması açsalardı ya 1. olurdum yada sonuncu. Çünkü neredeyse her gün aynı sırayla önce anasayfalarını güncellemiş haber sitelerini gezmek, köşe yazarlarından beğendiklerimi okumak, daha da uyuyamayınca kulaklık takıp film izlemek şeklinde ilerleyen rutin bir plan.
2 gündür güncelleşmiş anasayfaları açar açmaz sayılar sarıyor etrafı. Aklımdan tam da bunları geçirirken, bugün pazartesi olmuş, Yıldırım Türker yazıyor...Daha başlıktan, tam da aklımdan geçenleri yine yazmış, görüyorum. Bir pazartesi de ben ondan daha çabuk aklımdan geçirir miyim diye merak ediyorum. Skorlardan bahsetmiş Türker...Ben de öyle devam edeceğim. Çünkü her haber sitesinin sayfasındaki rakam rakam boğaza kaçan ölü sayılarını gördükçe, öksürüp bunu çıkarmam gerekli.

İstatistiği sadece ders olarak seven biriyim ayrıca, onun dışında insanları çubuk çubuk, çan eğrili hallere getirip, standart sapmalar olarak yansıtması beni çok rahatsız ediyor çünkü. Sanki birisi karşıma geçmiş de; "Siz işte öyle bir sınıf, bir amfi, bir mahalle kadarınız ancak bir (1) standart sapma olabiliyorsunuz, başka da bir bok değilsiniz şimdilik, kabullenin ve bununla yaşamayı, tabii eğer hala yaşıyorsanız, öğrenin." der gibi geliyor.
Ve ben bu yüzden, gazete sayfalarındaki sayılardan, bunları "maç kaç kaç, yürüyün be koçlarım" veyahut "yendik mi yendik mi" mantığıyla okuyup, izleyen insanları anlayamıyorum. Çünkü ben öyle yada böyle, o yada bu nedenle, haklı yada haksızca insanların ölmesine ne alışabiliyorum, ne de kabullenmeyi başarıyorum. Hele de birilerinin, şekil itibariyle kocaman birilerinin elinde maşa olarak, piyon olarak, sayıları hiç önemsemeden, ölmelerini hiç kabullenemiyorum.

Bu kadar kolay mı diye soruyorum ama cevap da iç açıcı değil...Evet işte, bu kadar kolay...

Bir bakmışsın yolda yürüyorsun, bir bakmışsın silah vermişler eline, bir bakmışsın sayı olmuşsun...Sayısın oğlum sen artık, kıraathaneye gelecek koca amcaların "kaç kaç"lıklarının cevaplarına +1 olmuşsun...

"Zorunluymuş, gerekliymiş"...Üzgünüm, benim beynim o kadar gelişmedi. "Norm-al" bir insan olmayı ve "norm" ları hemencecik tamamıyla içime işlemeyi beceremedim ben daha..
Dün bir haber daha vardı..Cemil Çiçek, "temizlenecek tamamen, merak etmeyin" diyor..."Toz oldunuz oğlum şimdi de.. Önce sayı sonra, sonra toz.."
Evet bu kadar basit değil, biliyorum... Ama ben masa başında arkadaşlarımla otururken, birinin sahip olduğu "ölecek tabii, o kadar da çok sayı değil, zaten günde rastgele de o kadar insan ölüyordur ki" soğuk kanlılığından öğrenmek istiyorum...
Mesela birilerinin ölmesinin gerekliliği diye bir kavramı daha rasyonel bir şeymiş gibi algılasa beynim, ben şimdi oturup bunları düşünmez, aklıma takmaz, birilerinin şimdi içi nasıl yanıyordur diye üzülmezdim.Kolay olurdu benim için.Benim gibi tasalananlara da kolaylık olurdu..

Çok üzgünüm ama, ben birilerinin ölmesini beynimde rasyonelleştiremiyorum. "Zorundalık" kavramını savaşa, ölümlere uygulatamıyorum...Ama birileri bunu çok iyi yapıyor... Birkaç ülkenin biraraya gelip, "sen bana oyuncaklarımı verirsen, ben de sana veririm" mantığıyla doğan umursamazlığından dolayı da midem bulanıyor ayrıca...

Ben 1-2-3 diye sadece sayılarla oynayabiliyorum...Sayı olan sayılarla...Safi sayı olanlarla...Bir şeylerden sayılara çevrilince, içime oturup kalıyor.

Ve bugün benim dünyada en çok sevmiş olduğum kadının ölüm yıldönümü. Anneannemin. Ben anneannemi "1 (bir)" diye sayamıyorum...Olmuyor...Anneannem sayı olmamalı...Başkalarının da sayı olması, onların sevdikleri için böyle bir şey işte, sebep nolursa olsun.
Hem de istemeden sayı olmak...Ahmet, Mehmet, Ayşe 'den "1"e dönüşmek...
Share/Bookmark

0 comments:

Related Posts with Thumbnails

Arşiv