'Deniz yıldızları hikayesi hayat'

Tuesday, September 9, 2008 | |

Döneli 2 hafta olmuş bile. Toplamda şöyle bir geri dönüp baktığımda, nasıl uzun zaman olmuş. Bitiyor... Hala ayırdında değilim aslında. Flekke, Norveç'ten başka diyarlara uçup (gerçekten uçmak bu aslında düşününce) geçtiğimi daha yeni farkedip, kabullenmiştim oysa ki. Ordaykenki halimi, gidişimi, 'gitme' kararı verişimi, arkamdan 'hadi git artık, yolun açık olsun' denilişini, ordaki günlerimi, fyord kokusunu, ev belleyişimi, 2 yılın sonunda bittiği için yataklara düşüşümü filan yeni oturtmuş gibiyim kafama. Bazen hayal gibi geliyor, sonra gülerek, "ya ben gerçekten gitmişim" diyorum. İnsan içindeyken, gidişini, oluşunu, yaşayışını kavramıyor. Yani yaşarken, "ben yaşıyorum" diyemiyor. Saçma bir şekilde de olsa, "su içiyorum şu anda" demek gibi basit değil çünkü. Öyle ki, bana kalırsa insan su içtiğini bile -ya da içtiğinin su olduğunu- yettiği kadar içtikten sonra farkediyor aslında. 'Şimdiki zaman' aslında başkaları için. 'Şimdiki zaman'ı algılayan dıştakiler. Belki de bu yüzdendir "ne yapıyorum kuzum ben?" diye türk filmi motifli soru sormalar.

* * *

Bu kadar kelime karmaşasını niye yaptım, değil mi? Aynı okuyanlar gibi, "hiçbir fikrim yok."

* * *

Bugün odadan çıkıp, derse giderken bir an ilk kez görüyormuş gibi baktım buraya. Yürüdüğüm yolu biliyorum, gözlerimi kapasam bile ayaklarım beni götürecek kadar iyi biliyorum hem de. Dünya üzerinde gözlerimi kapasam da ayaklarımın beni götürebileceği sayılı 3-5 yerden birisi burası mesela. Binaları biliyorum, yolu, kahve istediğimde nereden alabileceğimi vs. vs. Ama "burası neresi?" "Neredeyim?" Yani aynı bu binalar, aynı yollar maket gibi alınıp dünyanın başka bir yerinde olabilirdi. Ankara'da, İstanbul'da, Sydney'de, Kopenhagen'de... Herhangi bir yerde. Bunlardan hangisindeyim? Bunlardan biri olmadığını farkettiren ne? Bunlarda olan birilerini normal hatla aramak istesem ödemekle yükümlü olduğum olası yüksek ücretlendirilmeli telefon faturalarının varlığı mı? Bunlardan herhangi birine gitmek için illaki uçak ya da gemiye binmemin gerekli olduğunu bilmem mi? (Okyanusları geçecek kadar solungaç ve kol-bacak kası sahibi olmadığımı göze alırsak...) Arkadaşlarımı kıtalar ve ülkelere göre listelere ayırmış olduğum ve çok büyük bir ihtimalle tüm "çekirdek sevdiğim insanlar grubunu" biraraya getirmenin katlar ve yatlar sahibi olmadığım sürece, "hadi bu ay bi buluşalım" konuşmasının onları ve beni kahkahalara boğacak bir cümle olması mı? (Kaldı ki, çekirdek grup bile 3 kıtaya dağılmış durumda, nereye topluyorum? 'Kendim görsem yetecek' derecede umarsızlaşmış bir durum)

* * *

Hadi bu okul... Norveç'teki yer de, öyle. Odam... Her sene değişen odalar gurubum. (Henüz bir adalar grubuna ya da bir -1- adaya bile sahip olmadığımı unutmamak gerek ki, tek başıma bir adaya sahip olup, orada kalmak bile yeterince ürkütüyor.) Yani o oda da, aynı dekore edildiği ve ebatlara sahip olduğu sürece, içinde olduğumda nerede olduğumu anlamam, "hayal gücü" gibi bir şey. Bunları toplu halde biraraya getirince de elime geride farkındalıkla birlikte tek kalan, duygu bulutları. Benim odam Maldiv adalarında bir evin içinde de olabilirdi, ama seninki de Yeni Delhi'de birkaç haftalığına gitmiş olduğun ev bozması bir otel odası olabilirdi mesela. Ya da benim odam, şu an üzerinde oturduğum sandalye sizin sokağın 2 altındaki köşedeki apartman dairesinde konuşlanmış olabilir, sel - fırtına basmış ve haftalarca kapı dışarı çıkamayacak olduğumuzdan iletişim faaliyetlerimizi yine aynı şekilde sürdürüyor olabilirdik. Ve bizlerin büyük ihtimal aynı şeyleri konuşuyor olması, birbirimizin varlığının farkında olup, farkındalığımızı belirtmek istediğimiz sürece, ne kadar değişebilirdi? Ruhlarımız ne kadar değişebilirdi?

Evet iyi bir gün planlaması olarak düşünürsek ve 2 alt sokağında otursaydım, gecenin bir yarısı terliklerim ve pijamamla "iyi geceler" oturmasına gelip, bir öpüp kaçabilir (miy?) dim. Ama... Bu fizikteki "ideal ortam" şartlarında gerçekleşebilecek bir şey olurdu. Hayat, "ideal şartlar altında" kaç gram, kaç derece, kaç öpücük, kaç sarılış diye bilimsel bilgilerimiz olur, tüm yaşamımızı "ideal koşullar" hesaplamalarını biraraya getirmeye adardık. -Ki insanlar böyle bir kavram olmasa da bunu yapıyor, biz de yapıyoruz.-

* * *

Belki de, "ideal koşulları" hazırlama hazırlıkları (sony ericsonlardaki "kayıt kaydedildi" kadar anlamsız bir ikileme olsa da) olmasa, ideal koşulları yakaladığımızda, hayat o kadar öpücük, o kadar sarılış, o kadar kahkaha, o kadar değer bilme, sahiplenme de etmeyecek.
Share/Bookmark

1 comments:

Ñé×ëÑ®§ said...

Waaay blog coşmuş, çokta şirin olmuş yazıyı okuyamadım zamanım yok ama blogun yerleşimi ve temasını kutlarım... Tribal de yakışmış, Ben de iç dekaratörüm sonuçta ne dediğimi biliorum=P

Related Posts with Thumbnails

Arşiv