Kendi kendime

Wednesday, February 18, 2009 | |


Bir şarkı, bir film, bir kitap, bir mekan, bir yiyecek, bir içecek... Var böyle dönemsel takıntılarım, ciddi obsesyon sorunuyla mücadele etmeye değer kapasitede. Ama sizin de vardır eminim, dile getirmeyenlerden korkulsun. 

2 gündür olan takıntım, dün izlediğim 2004 Cannes Festivali'ne gitmiş filmlerden biri olan: "Edukators" (Die Fetten Jahre sind vorbei*).
Filmin konusunu ve sevdiğim repliklerden alıntıları yazacaktım aslında, deftere yazmıştım da. Malesef ki laptobun yanındaki defterin üzerine, başka defterler ve ufak tefek eşyalar da yığdırmışım. Defteri çekeyim dedim - bahaneyle her şeyi yerli yerine de koyayım, yer açılsın insanı değilim. Aksine, "dağınıklık içinde benim bir düzenim var, sadece siz anlamıyorsunuz" insanıyım. Bu bahaneye de bayılıyorum aslında. Dağınıklık içinde düzenim varmış. Yesinler. Ondan aradığım ufak bir oyuncağı bile bulmak için yatağımı darmadağın etmek zorunda kalıyor ve hiçbir şeyi bulamıyorum, değil mi? Hatta ve hatta en güzeli giymekten vazgeçtiğim bir kazağı orospu bohçası olmuş halde yerde bulmak. Müthiş bir deneyim. Zaten o deneyim adına dağınık bir insanım ben, siz nasıl aksini düşünebildiniz ki? Ne kadar ön yargılısınız.- Defteri çekmemle yere makas, üzerime dün taktığım küpelerim, makasın yanına yeni alınmış bir bluze etiketini tutturmak için iliştirilmiş garip şekilli çengelli iğne, sandalyeye de hesap makinem düştü. Makas hala yerde, defteri diğer eşyaların üzerine koydum, çengelli iğne ise açılıp düştüğünden "sonra alsam unutur da üzerine basıp, gereksiz bir kanamaya sebep olur muyum ki?" sendromuyla karşı karşıya kalınca, yerden alındı.
En güzeli de hiç istifimi bozmadan laptobu kucağıma alıp bunları yazmam. 
Şarap içmeyi düşünüyordum aslında bunları yazarken, çok da sofistike bir şey olacaktım ama sahip olduğum-uz- teknolojik şarap açacağını nasıl kullanmam gerektiğini bilmediğimden, mecburen böyle kuru kuruya oldu. 
Yine de inatla yazacağım. 
-Dağınık olduğunuz kadar inatçısınız da bayan.
-Aha, şımartmayın beni mösyö. Hem dağınıklıkta siz biz olmaz.
-Haklısınız. Dağınıklığımıza içelim.
-Şurda da şarap açacağı olacaktı, hay allah, yapamadım.
-Verin bakayım onu bana, hah, açtım.
(Hayali diyaloğumu yaşayıp ve şarabımın da açıldığını kurguladıktan sonra, replikleri sonra yazmaya karar verdim, çünkü böyle gereksiz bir beyin boşalmasında heba edilmemeliler. Aufwiedersehen.)
Benim dağınıklığım beynimdekilerle doğru orantılı yalnız, onu biliyorum. 
Kafa dağınık, 
Oda da dağınık.
Kanımdaki karmaşa
Beynimdeki alacalık
Renkleri karıştırmış.
Eşyalar şurda,
Yatak burda,
Sen orda, 
Ben?
Bak gördün mü?
Dağınık.
Sen.
Ben.
Biz.
ve ikimize ait
"biz"in yokluğundan
aramızda tüm geriye kalanlar.

* Bolluk içindeki günleriniz sayılı. 

P.S: Bir de yanda "Motto" başlığı altında bir yazı koyup, türkçeye de çevirdim. David Orr tarafından söylenmiş, okunulup, benimsenilesi(7dk kadar şu kelimeyi yapamadım ve yazamadım.Yuh bana.) bir cümle.

Share/Bookmark

0 comments:

Related Posts with Thumbnails

Arşiv