Köşe yazarımız olacaklardı

Thursday, December 24, 2009 | |


Albert Einstein, Frederik Nietzsche, Mikhail Aleksandrovich Bakunin ve Karl Marx hayatta olsalardı, kesinlikle bir gazetenin köşesine sahip olurlardı. Hatta gerekirse cebren ve hile ile buna uğraşılırdı. Yazılarını ingilizce kaleme alıyor olsalar, Radikal'de haftada bir yayınlanır, Türkçe yazmayı biliyor olsalar, Hürriyet ve Habertürk kapışırdı, Hürriyet, farklı görüş olarak görüp bağrına basar, Habertürk başlarına bir aşçı şapkası geçirip reklamında yer verirdi. Bazıları cayıp 3-5 haftalığına Taraf'a gider, sonra onların da liberalliğinden sıkılıp, günümüzde yayınlanmış kitap veya seçme yazılarını kitaplaştırmaya otururlardı yeniden ve Radikal 2'de her hafta yazıları yayınlanırdı.

Einstein kendine ek olarak teknoloji blogu açardı, reader'dan takip edip, "Oha, ne bulmuşsun be. Tebrikler cnm" yorumları atar, friendfeed'de paylaşırdık. Nietzsche nispeten daha depresif yazılara dalacağından, gazetenin yaşam ve Türkiye sayfaları arasında bir yerlerde yer alır, bir de cumartesi ekinde analizler yapardı. Blogu olsaydı, pek okunmaz, çabuk çabuk geçilirdi. Kendi aramızda konuşurken, "İyi yazıyor da, çok ruhum daralıyor ya, her gün okuyamıyorum" diyerek eleştirirdik. Ama migrenli yazılarını hep yıldızlardık.

Marx ve Bakunin daimi olarak savcılık gezilerine çıkarlar; cezalara çarptırılırlardı. Fakat Marx'ın tabii ki üslubundan ötürü, 'iyi hal'den az cezalı kurtulma ihtimali daha yüksek olurdu. Tekel işçilerine destek verir, sendikaların şu halini yerden yere vururdu. İşçi savundu diye Ak Parti hükümetiyle başı belaya girer; "Köşe yazarları da biraz az yazsın canım. Bakın, görüyorsunuzdur; işçilere arka çıkma kisvesi altında hükümetimizi kabullenemiyorlar, biz bunlara alet olmayacağız. Marx bey, Marx Bey, kendinize gelin! Biz o işçiler sıfırın 1 adım üstünde sürünebilsinler diye 4/C yasasını çıkardık" serzenişleriyle, salı günü toplanan parti grup toplantılarından ve ayrıca TBMM toplantılarından seslenirdi.

Bakunin için ardı arkası kesilmeyen para ve hapis cezaları isteneceğinden ve sivri dilinin de etkisiyle; Oray Eğin gibi köşecimsiler, "böyle hakaret görmedim. Derhal bu gazetenin patronu bu yazarı çıkarmalıdır" buyururdu. Hükümet ve devlet karşıtı görüşleriyle, şu dönemde Bakunin, kesinlikle "irtica ve hükümet ile eylem planı" diye belgeler sahibi olduğu iddia edilir, geçip bitmeyen soruşturmalardan, karman çorman bir hal alırdı hakkındaki haberler.

Tüm bu gereksiz vesveselerden sıkılıp, "ölmüş olmayı" ümit ederler; daha da gelmek istemezlerdi.

Share/Bookmark

2 comments:

Nik said...

Yürekten alkışlıyorum. Bu yazı senin şaheserin olmuş.(Sevdiğim adamları kaleme aldığın için iltimas geçtiğim düşünülmesin) Kesinlikle şu ana kadar yazdıklarının en iyisi oldu bu yazı.
Sen de iyi yazıyorsun ama bakalım sana bir köşe verilecek mi? Keza her iyi yazana köşe verilseydi Nihat Genç'in Akşam'daki ömrü bir ay olmazdı(yoksa daha mı kısaydı)

Yıkıcı Tutku said...

19.yüzyılda hem filozofça hem de durüstçe yazmak açlıktan ölmeyle aynı anlama geldğini hatırlatayım, gerçi günümüzde açlıktan ölmüyorlar ama en azındanyAZAbilecekleri liberal bir gazete oluyor.(taraf) bu marks amca da günün birinde soylu bir burjuva çocuğu olab engels le tanıştıktan sonra diğer bütün dergilerden geln teklifleri reddetmiş ve ANNALS diye bir gazete çıkarmışlar. zaten annals serüveninden önce rananya gazetesinde başyazarlığa yükselmiş almanya'yı etkisi altına almaya başladığı an güzel karısı jenny Von ile birlikte ingiltere'ye göçmüştü. orda da 6 bebesinden üçü yoksulluktan vefat etmiş. Engels ile çıkardıkları gazetede Fransız köylüleri yaptıkları mülakatları gazetede yaınlamışlar ve bunlardan derin değerlendirmelere ulaşmışlar. siyasal gazetecilik AVrupa'da böyle başladı. neden mi anlattım? bizim bu denyo gazeteciliğin ne boktan bir şey olduğunu anlamak için...

Related Posts with Thumbnails

Arşiv