
Showing posts with label protesto. Show all posts
Showing posts with label protesto. Show all posts
Utancı beklerken...
Sunday, December 26, 2010 | Posted by Tugc at 9:37 AM | Labels: başkahaber, hamile, protesto, üniversite, yumurta
Bir önceki haftadan devam. Neyse ki, yumurta satışlarında değişiklik olmasa da konu kapanmadı ve bunu dediğime inanamasam da, neyse ki(!) Emre Aköz susmak, akil olmak, vicdan filan gibi şeyleri hiç bilmiyor ve de çenesi düşük. Çünkü en azından ipe sapa gelmez, "ah bu yumurtacı çocuklar, evlerinde sıcak paralarının içinde yüzüyorlar, ödevlerinde makaleler yazıyor, devlet tarafından korunuyor(!) ve bir de üstüne utanmaz arlanmaz bir edayla parasız eğitim istiyorlar" demesi, konuyu hiç umursamayanların gündeminde de bir nebze tutmayı başarıyor. O ve diğerleri bu talepleri gereksiz buluyor ve iktidarseviciliği yaptığından, konuya basın yasağı falan da gelmedi. Çok şükür!
Böylesi zavallıca bir "ah, aman neyse ki"lik yaşatılıyor olmasını niye diyorum? Çünkü 2 haftadır 19 yaşında polis şiddeti -dayağı, yerde sürümesi, tekmesi, vahşeti-yle bebeğini düşüren üniversiteli kız hakkında haber, yazı çıkmadı. Çünkü basın yasağı geldi. Çünkü "konuşamazsınız", "çenenizi kapatın ve işinize bakın, buyrun yumurtayı ve torbayı tartışın" denildi.
Kaldı ki; tartışsa da ne tartışabilmişti ki insanlar 19 yaşındaki üniversiteli hakkında? 3-5 ajitasyonla renklendirilmiş, "ama yine de..." diyen kodaman eski "tüfek" övünücüsü ve çokça hamilelerin protesto hakkını sorgulayan insanlar bütünü. Ötesi? Yok.
Öncelikle hamile kadınların eylem hakkı. Var mı böyle bir madde herhangi bir yerde? "Hamileysen, hakkını arayamazsın" diyor mu? Hamile bir kadın, ciddi bir komplikasyon ihtimali olmadığı sürece koşabilir ya da spor yapabilir. Özetle, düşünebilir, yaşayabilir ve yaşamanın içinde hak arama da vardır, sorgulamak da. Ha diyorlarsa ki, "biz yasalarımızda hamilelere ayrımcılık getiriyoruz," o vakit tamam.
Ayrıca yasalara göre de hamilelerin çalışması mümkün olduğu ve iş kanunlarında da ayrımcılık yapılmaması gerektiği yazıyor. Bizim sorunumuz da tam da bu zaten, "yazıyor" ve yazılı olmasından başka hiçbir özelliği yok. Hadi onu da geçelim, halk-ça hamile kadının hak arama hakkını sorguluyorsunuz; peki madem o kadar ilkel yargılamalar yapıyoruz; aynı ilkellikte ve içini oyma şeklinde bir formülle devam edelim o zaman. Hamile bir kadın bir can daha taşıyorsa ve ondan sorumlu olması gerekiyorsa, bu onun geleceğinden de sorumlu olduğu anlamına gelmez mi? Çok basit ve temel gelecek öğelerinden bahsediyorum. Okula gönderebilmek, yemek alabilmek, ölmeden yaşayabilmek, yaşadığını anlayabilmek. "Çiçeği burnunda" derken melankolizme yer var da; bir can daha taşırken, artık safi kendisinin değil, onun geleceğini nasıl düzenleyebileceği endişesini taşıyıp, "ne yaparım, neden?" diye sorgularken mi yok? Buyursunlar istedikleri sorudan başlayabilirler bu konuda mesela.
İkincil olarak; bu senaryoyu biz daha önce görmedik mi? Bırakın hamileleri, polisin birilerinin saçlarından sürüyerek arabaya götürmesini? Hadi eylemi bile geçtim. Polis, sokakta kenarda kaldırımda dinlenen yaşlı bir adama bile "kalk burdan" diye bağırıyor. Nane satıyormuş; kaldırımda satamazmış. Kaldı ki, bunları somutlamak zorunda kaldığım için ve bir insanın, hamile, hasta, sağlıklı farketmeden, hak aramasının normal olduğunu anlatmaya çalıştığımız için bile utanıyorum.
Ve yumurtaların yürüyüşle gelen vahşetin ardından çıktığını göremeyen eski "biz de zamanında yaptık ama yumurta da şiddet, bizimkisi de gençlikti işte"ciler, hiç mi utanmıyor? Mümtaz'er Türköne kendilerine zamansız bir bağlamda "patolojik" demişti; bu tavırlarıyla bu iğrenç ithamı olumlayarak, "hey gidi patolojik günlerimiz, neyse ki tedavi olduk" demiş olmuyorlar mı?
Baskın Oran mesela, utanmıyor mu "yumurtanın sonrası taş" diye başlayıp, "Reform yaptığı için bugüne kadar zaman zaman verdiğimiz dikkatli desteği ânında bitiriveririz. AKP iyot gibi açıkta kalır"ı eklerken? Hem de anında! Vay be... Ne gerekiyor peki bunun için? Eyleme giden hamile kadınların düşürdükleri bebek sayısının belli bir rakama ulaşması mı? Kendilerinin de ölmesi mi? Ne?

"Demokratları da biz seçeriz"
Saturday, December 18, 2010 | Posted by Tugc at 11:24 AM | Labels: gözaltı, maraş katliamı, protesto
Az önce mail kutusuna düştü; gazetelere yansımaması büyük ihtimal. Burdan da ekleyelim. Biri "eşitlikçi" - "demokrat" mı demişti?
Kamuoyuna
17 Aralık 2010 tarihinde Maraş Katliamı’nın yıldönümünde yapılacak anmalara katılmak üzere Köln`den İstanbul`a giden AABK Genel Başkanı Sayın Turgut Öker gözaltına alındı. Bir hakaret davası bahane edilerek gözaltına alma maksatlıdır. Amaç, Maraş Katliamını protesto etmek isteyen insanlar üzerinde korku yaratmak ve ortamı gererek provokasyonlara açık güvensiz bir zemin hazırlamaktır.Sarıyer Savcılığınca 3 Kasım`da verilen tutuklama kararının zamanlaması manidardır. Bilindiği üzere 2005 tarihinde Dersim dönüşünde Sayın Turgut Öker yine İstanbul`da gözaltına alınmıştı.
Devlet, Sayın Turgut Öker üzerinden Alevileri, devrimci demokratları etnik ve inançsal azınlıkları sindirmek istemektedir. Buradan başbakan Erdoğana açık çağrıda bulunmak istiyoruz: Sayın Başbakan eğer demokratsanız ve yeni Maraşlar, Dersimler, Koçgiriler, Çorumlar, Sivaslar olmasın istiyorsanız, bu kanlı ve karanlık tarih ile yüzleşin ve bu karanlık sayfaların açığa çıkarılması için çabalayan insanlar üzerindeki baskılara son verin.
Biz Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu ve Avrupa Koçgirililer Birliği olarak, Sayın Turgut Öker`e yapılan bu muameleyi şiddet ile kınıyor ve derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz. Maraş`da işlenen insanlık suçunun açığa çıkmasını engellemek isteyenlere inat herkesi 19 Aralık Pazar günü Maraş`ta yapılacak olan protestoya katılmaya davet ediyoruz.
18 Aralık 2010
Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı
Yaşar Kaya
Avrupa Kocgirililer Birliği Genel Başkanı
Ali Demir

"Demokratları da biz seçeriz"
Günün fotoğrafı
Monday, December 6, 2010 | Posted by Tugc at 12:07 PM | Labels: daily photo, günün fotoğrafı, istanbul, öğrenci, polis, protesto
Gözlerimizden yansıyan zeka aforizması
Monday, November 23, 2009 | Posted by Tugc at 11:33 AM | Labels: manken, protesto
Görsel: Eyes of different colors, Adam Baroody.
Son zamanlarda bir tavuk misali erken yatmadığım cumartesi gecesi Disko Kralı'nda Tuğçe Sarıkaya isimli -sanıyorum manken- bir şahıs vardı. Klasik, 'seksi'lik çabasındaki kadına sorulacak soru geldi: 'Vücudunuzda en beğendiğiniz yeriniz neresi?' Soruyu yeterince klişe bulmayanlar için, cevabı verelim o zaman hemen. 'Gözlerimi.'
Yeni manken, kaşar manken, etc etc. O kıza özel değil ama kısaca görsel olarak hitaba yönelik bir iş yapan herkesin en çok beğendikleri yer; 'gözleri.' O yüzden de makyajla öne çıkarma durumunda,g.tler, bacaklar ve memeler çıkıyor zaten. Sanırsınız hepsi zeka küpü; bedenleri değil, gözlerindeki ışık her yanı delip geçiyor. Hadi bunu bir Azra Akın dese anlarım; gerçekten gözleri parıl parıl ve gerçekten en çok gözlerindeki ışıltı çarpıyor bence ekranda.
Biriniz en çok memesini beğensin, ya da ne bileyim yanakları, dudakları, kulak, burun -boğaz-... Biriniz çok akıllıyım ayağına yatmasın.
Hepimiz çok akıllı değiliz, olamayız, kabul edelim. Hepimizin gözlerinden zeka dolu parıltılar da çıkmıyor. Öyle olsa daha insan hayatlarını etkileyen konularda 'sesinizi' duyardık. Duyuyor muyuz? Siz hiç içinde 'mankenler işçilerle grevde', ' mankenler podyumda kot işçilerine destek verdi: 'taşlanmış kot'a hayır' ' ya da 'mankenler eşcinsellere destek yürüyüşünde', 'mankenler çocuk istismarına karşı birlik oldular' gibi cümleler geçen bir haber okuyup, dinlediğinizi, böyle bir şeye şahit olduğunuzu hatırlıyor musunuz? Biz de hatırlamıyoruz ve hatırlayacağımızı da sanmıyoruz, zaten. O zaman bu kasma olayı niye?
Rahat rahat takılın, söyleyin nerenizi beğendiğinizi dürüstçe. Kimse sizden başka tür bir beklenti içinde değil, 'ben en çok kalçamı beğeniyorum' deseniz de izlerler sizi. Ondan sonra da siz sağ biz selamet.
Böylesine dandik konularda bile dürüst olmayı bilmeyen bir toplumdan söz ediyoruz işte. Büyük beklentilere girme fobim de bundan olsa gerek.

Gözlerimizden yansıyan zeka aforizması
Subscribe to:
Posts (Atom)