Çocukların kumda oynarken yıkılan kaleleri düzeltme eğilimi, belki de hayatlarında ilk kendi başlarına durma, düzeltme, direnme çabaları olduğu için beni o kadar etkiliyor. Küçücük elleriyle, sürekli akıp giden kumları bir yandan, üstten, altından, mızmızlanmadan yeniden biraraya getirme uğraşının, ne biçim bir kafa tutma olduğunu, onlar da bilmez aslında. Belki de bu yüzden o kadar etkileyici, çürümeye iyiden iyiye yüz tutmuş "büyük"ler, eğer içlerinde azıcık "küçüklük"leri kalmışsa, derinden sarsıcı bir darbedir o minik ellerinin toparlama hali... Kendilerini bilmemezliklerinden, kum gibi kendileriyle harmanlanabilme yetilerinden..
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
3 comments:
Çoğunlukla kale değil kuyu yapardım küçüklüğümde sahilde. Kazar kazar dururdum su çıkana kadar. Unuturdum denizi, güneşi. Hayatla bir inatlaşma gibi Olucak, Başarıcam derdim. En büyük savaşım olurdu bu benim ve en sonunda hep benim kazandığım. Şimdi büyüdük diye anca çocukları izliyorum.
Kale konusunda ben biraz yeteneksizdim, havuz yapardım aynen senin gibi. Arada oynamak lazım çocuklarla!
beckett' tan caliyorum: hep denedin, hep yenildin. olsun bir daha dene bir daha yenil. daha iyi yenil.
sonra sezai karakoc geliyor aklima: yenilgi yenilgi buyuyen zaferler vardir.
sonra deniz kenarinda cocuklarla oyun icin dokuz oykunun ilkine 'muz baligi icin mukemmel bir gun' e davet ediyorum sizi. j.d salinger iyi anlatmis bana kalirsa.
ve ozet olsun diye.. hic yapmadigim bir seyi yapip http://verbumnonfacta.blogspot.com/2010/01/yenilgiler-tarihi-cilti.html adresini isaret ediyorum.
Post a Comment