Kuşadası Acil

Sunday, July 15, 2007 | |

İnsanın hayatı özellikle tatil beldelerindeki devlet hastanelerinin acil birimlerindeki doktor ve hemşirelere kalmışsa, bence evde tek başına kalıp kendi kendine elindeki ilaçlarla tedavi etmesiyle üç aşağı beş yukarı eş değer bir yardımda bulunacağından şüphem yok.

12Temmuz Perşembe gecesi çok yakın bir komşumuzun astım krizine girmesi nedeniyle, böyle durumlarda en sakin davranabilen de ben olunca, derhal Kuşadası Devlet Hastanesi Acil Servisine gittik. Yolda umut vadeden tek şey, dörtlüleri gören neredeyse her arabanın sağ şeride geçerek bize yol vermesiydi. Neredeyse diyorum çünkü her zaman laf anlamayan insanlar çıkar, bize de denk geldi, ama şanslıyız ki sadece bir tane.

Acil servise daha önce de gitmişliğim vardır, yok arkadaşımın başına güneş geçer, yok annem veya teyzemin tansiyonu yükselir. Ve her seferinde ordaki durum beni sinir eder ama geçen geceki kadar absürd bir durumla bir süredir karşılaştığımı hatırlamıyorum.
Bir kere koca hastanede sadece 1- evet BİR-tane nöbetçi doktor var, hemşirelere desen hepsi birer köpek. –Aslında köpek diye adlandırmak köpeklerin çoğunun sakin, uysal tavrına haksızlıktır, belki de pitbull demeliydim onlara.- Bir soru soruyorsun bakmıyorlar, cevapladıklarında ise sanırsın ki dövecekler.

Müşahade odası diye bir kavram yok, muayene odası da yok, perdelerle ayrılmış 6-7 yatak var, fakat yatakları ayıran perdeler haricinde hiç bir perdenin kapatılmasına izin vermiyorlar, şayet yaparsanız da bu pitbull’lar gelip azarlıyorlar.

Yazlık/Tatil yerlerinde, hastanede yatandan çok ani bir şeyle acil servise gelenler herkesin de tahmin edebileceği gibi daha fazla olur, çünkü zaten çok önemli bir ameliyat olursa şehirlerdeki hastanelere aktarırlar hastaları. İşte tam da bu nedenle bence tatil yerlerindeki acil servis birimleri çok daha fazla önem taşıyorlar.

İğne olmaya ya da muayene olmaya gelen de, ufak bir mide bulantısıyla gelenin de ilk oraya koşmasının yanı sıra; yüksek tansiyon, akut atak, astım krizi, kalp kriziyle gelen ve daha da kötüsü bıçaklanma, vurulma gibi acil kanamalı gelen hastalar da aynı yerde. Önem sırasını ise tartışan, 1-2 saniyede karar vermesi beklenilen tek bir nöbetçi doktor. Kısacası, kelle koltukta gidiyorsunuz, bozuk para getirilmesi hoş olur, doktor bana bakabilecek mi ihtimallerini hesaplamak için, hem vakit de geçer bu arada doktorun aklına gelene kadar, değil mi?

Biz şanslı olanlardık, çünkü hemen müdahele edildi. Benim de o gün öğrendiğime göre astım krizlerinde ilk olarak hasta oksijen tüpüne bağlanır, sonra da tansiyona bakılıp prednol denilen ilaç enjekte edilirmiş. Prednol denilen madde, tansiyonu daha da yükselten bir ilaç olduğundan, eğer hastanın tansiyon probemi var ise, öncelikle bunun kontrol altına alınması gerekiyormuş, fakat bizim pitbull’dan tansiyona bakmasını istediğimizde aldığımız cevap;


“Şu anda ölsen bile tansiyonun yüksek çıkacak, o yüzden önce ilacı yapalım, bakarız.”

Bu arada dip not olarak söylüyorum, astım krizinde birine tansiyonun yanısıra şeker hastası olup olmadığı da sorulmalı, çünkü dekstroz (yanlış yazıyor olabilirim, sadece hatırladığım kadarıyla) da astım krizlerinde kullanılan bir ilaçmış.

Tam ilaçlar yapıldı ve yandan bip bip öten EKG aleti sesi.. Hasta ölmüş yanda. Ve nasıl bir durumdur ki, kimse gidip hastanın perdesini ne örtüyor, ne de gidip makinayı kapatıyor. Oraya gelmiş olan bir kalp hastasının durumunu düşünebiliyor musunuz? Zaten telaşlı stresli bir ortam ve bir kalp hastası yanda birinin öldüğünü duyuyor.. Daha mı iyi hissedecektir, yoksa durumu daha da mı tetikleyecektir sizce?

Bunu da geçtim, basit şeylere geleceğim. Pitbull’lar o kalabalık, hiçbirşeyanlaşılmaz ortamda dedikoduya başladılar, bir yandan da bir tanesi iğne hazırlıyordu. İlacın ufak ampulü elinden kırık bir şekilde yere düştü. Buraya kadar bir şey yok. Hemşire veya hasta bakıcı yere birazcık eğilip yerden alabilirdi. Peki ne yaptı?
Hiç umursamadığı gibi, kenara bile itelemeye kalkışmadı. Buraları tatil mekanları, tekrar hatırlatma gereği duyuyorum, o nedenle buralarda insanlar terlikler, sandaletler hatta bazen yalın ayak hastaneye koşturabiliyorlar. Evet, ufak bir kesilmeden bir şey olmaz belki ama, neden olsun?

Ben sinir oldum. Kimsenin kimseden haberi yok, çocuklar ortalıkta koşturuyor, steril ortam hak getire, her şeye koşuşturmaya çalışan bir doktor ve de yardım bekleyen büyük küçük sorunları olan hastalar.

Hastanelere kendi içlerinde düzenlemeler getirmek zor mu gerçekten bu kadar?

14 Tem. 07


Share/Bookmark

0 comments:

Related Posts with Thumbnails

Arşiv