Tanım 100m ileridedir, sinyallerinizi açınız.

Sunday, July 8, 2007 | |

Saat gece yarısını geçti, külkedisi filan değildi, hatta masallara bile inanmıyordu. Pijamalı bir Sindrella ne kadar gerçekçi olabilirdi ki? O da o kadar gerçekçiydi bu gece sigarasını içerken, The Blower's Daughter çalarken.

Külkedisini sevmem, çok fazla hayal kurup, prensin o uzaktaki evi gelip bulabileceğini düşünüp, hatta inandığı için. Ayakkabısını bırakmış bir külkedisi ise, gözüme hiç de çekici gözükmüyor. Prens normal kıyafetleriyle görür diye korkan, bu nedenle yere yalın ayak basmayı umursamayan ama arabaya yetişmesi gerektiğini düşünen bir kız. Prens'e bu kadar insiyatif vermek niye...?
Külkedisi bile kendine yakışanı değil de, büyücü perinin yakıştırdığını giyerken, moda insanın kendine yakışanı giymesidir haykırışları komik geliyor kulağıma, gözüme, aklıma.

Masal kahramanlarıyla oynamayı seviyorum. Kafamda ilişkilerini, aşklarını bozup geri koyuyorum, aşk acıları çektiriyorum onlara, bazen para sıkıntısı, sonra har vurup harman savuran kahramanlar da var, tembeller, göçmenler, sınıfından atılanlar, staj arayanlar falan filan. Kahramanlar bir nevi gündeme ayak uyduruyorlar hayalimde benim ve kimlikleri dışında hiç bir şey hayali kalmıyor.

Aşk ilişkisi yaşayan masal kahramanlarını düşünmem aslında aşk hakkında az önce aklıma gelen bir tanım yüzündendir. Yine çok konuşup-ben içimde daha bile çok konuşurum, yapar bozarım, kavga ederim bazen hatta-konudan sapma durumuna gelmişken, bir U dönüş yapılarak tanım yazılmaya çalışılır tam da bu noktada. Ama kavşaklar tehlikelidir, araba çıkabilir, tetikte olmak gerekir.Hem yollar da kaygan olabilir, zincirler olmalı, yerlere tuz atılmalı..Havalar sıcak ise, tuza gerek olmaz, yol kaymaz da başka trafik canavarları ortalıkta gezer. Tanım yerini alarak oturur aşağıya.

Hani metro çıkışında veya otobüs durağında buluşmak için sözleşmişsindir. Ama trafik vardır yada ailene bir şey söylerken takılı kalmışsındır, ya da televizyonda bir şeyi dinlemen gerekmiş de olabilir... Bu az önce yazılmış olanlardan veyahut başkalarından dolayı sonuçta geç kalacaktır beklenilen. "Tamam ya ne yapalım" seçeneğinden başka ortada olan tek seçenek ise," aman be hiç bekleyemem " deyip, çekip gitmektir.
Dayarsın sırtını bir yere, gelecek yöne bakarsın. Bu arada saat durmaz,işler..Akrep yelkovanı koşturur, yelkovan "yakalayamaaaaz kiiii"diye bağırır, akrep dil çıkarır yüzü yelkovana dönük. Tam o sırada arkanı dönersin bir anlığına, işte o an akrebin yelkovanın kollarını tutup yere yatırdığı, "yakaladım seni" diyerek yüzlerinin çok yaklaştığı andır.
İşte o an aynı zamanda saniyelik olarak bekleme fiilini unuttuğun andır ve bir el omzuna değer.

Gelmiştir.


P.S: Yazı 8 temmuz pazar sabaha karşı yazılıp kaydedilmiştir, ancak yayınlayabiliyorum.
Share/Bookmark

0 comments:

Related Posts with Thumbnails

Arşiv