
Kapılar ve camlar kilitliymiş, içeriye giren tek esinti banyo penceresinin apartman boşluğuna açılan ufacık oyuktan geliyormuş. Saçları havalanmış ve yere yığılıp öyle kalmış.
Kenarda köşeden kendisini izliyormuş oysa ki, okuldan eve gelinceye kadar bunu düşünmüş. Kız arkadaşının gidişini, annesinin bağırışlarını, yöneticilerin saçmalığını, garip bakışları, babasının arada olsa da yumuşayan ama çaresiz gözlerini...Sonra komşuları da gelmiş aklına, gelmez mi? Seslerini duyuyormuş hala daha, "ne kadar pozitif" diyen çığırınışları... Pozitif? Pardon?
Durakalmakla, ileri uçarak gitmek arasındaki boşlukta o kalakalmış elindeki Prozaclarıyla...
Mutluluk getiriyormuş ya hani, o çok mutlu olmak istemiş aslında... Ama kıvrım kıvrım kıvranırken yakalayanlar, hemen ambulans çağırıp, yaptığından utandığı rivayetini dolandırmışlar...
Oysa ki o sadece, çok mutlu olmak istemişmiş... "Utanmak mı? Hayı...." bile demesine izin vermeden, engellemişler...Olamamış zaten...
Eve gelip, "bir gün bir gün" diye şarkı söylerken, uykuya dalmış...
Dünyanın başka yerlerinde gökten 3 prozac düşmüş, 3 farklı kişi mutlu gibi yapsın diye..

0 comments:
Post a Comment