İçindeki aşk kelimesi olan

Monday, November 12, 2007 | |

Bazen kendime soruyorum; aşkı hangi seviyede ve nasıl yüceltmek gerekir ki; o aşk anlamı boşaltılmış bir aşk ve romantizm havuzunda yüzmekten çıksın...
Kendimin hep romantik olmadığını iddia ederdim, ederim, bir şekilde edeceğim de sanırım.. Ama biliyorum ki, öyle de değil yani... Olay "ben romantik değilim" olayı değil... Yani yaptığım şeyleri düşününce aslında romantiğim ama "in my own unique way".

Mesela çok sevineceği bir şeyi bulup, en şaşıracağı anda yapmak isterim; mesela herkesin ortasında herkes bana bakarken gidip öpmek isterim; mesela hiç yanında olmadığım bir anda "kamera nerede?" diye sordurtacak şekilde şaşırtmak isterim... Saçma sapan notlar yazar koyarım bir yerlere; cebine atarım notu, bir zaman gelir nasıl olsa okur derim; gecenin bir yarısı arayıp "seni seviyorum" deyip kapamayı isterim...Eğer aynı şehirde oturuyorsam kocaman bir öpücük verip geri evime dönecek kadar saçmalamayı göze alabilirim filan..

Sonra psikopatça davranıp sırf sinir etmek için, bir dolu insanın olduğu yerde önden yürürüp, "ya beni neden takip ediyorsun anlamıyorum ki" derim, sonra insanların garip bakışlarına maruz kalır ben gülerek kaçarım filan,deliyim ya ben, ona da bulaşsın diye ve arkamdan gelip koşsun sonra ben sarılayım ve kocaman gülelim diye...Bunu daha gençken yapardım gerçi ama yapardım yani. Eğer söylediği saatten 4 dk bile geç kalmışsa, 4. dk dan sonra ben deliler gibi senaryolar yazmaya başlarım, Agatha Christie şaşar kalır o derece... Önce trafikte takılı kalmıştır evden kesin çıkmıştır; sonra "uyuya kaldı kesin"e dönüşür; biraz daha geç kalırsa hastalandığını; daha da geç kalırsa birilerinin kaçırdığını; yolda düşüp bayıldığını ve hastaneye kaldırıldığını; sinirli birinin gelip bıçak çektiğini; bir kavgaya karışıp yara aldığını ve telefonunun yere düşüp kırıldığından çalışmıyor olduğunu; tüpten zehirlendiğini yada tansiyondan bayılıp düşerken kafasını sert bir şekilde vurmasından dolayı hafızasını kaybettiğini sonra kaldırıldığı hastanedeki hemşirenin biraz aşifte olduğunu ve göğüs dekoltesini abartıp sevgilime göz koyduğunu filan...

Var yani arıza bende...Olmasa neden düşüneyim bunları? Sonra da oturup bunları yazarken şimdi gülüyorum, çünkü direk Yeşilçam esiri hayal gücü... Yani sadece geç kalmış olamaz mı? Olur tabii ki, eee o zaman benim kafamla zorum ne?..Boşu boşuna bir adrenalin salgılatıyorum gecenin bir yarısı mesela yada günün ortası...

Ya da belki de bu üstte yazdıklarımın hepsinin altında yatan tek bir şey var...
Terkedilip, bırakılıp gitme paranoyası...
Neden bu kadar kuvvetli bir korku bu bilmiyorum...Bazen hiç orada değilmiş o korku gibi hissediyorum ama sonra bir anda geri geliyor, sonra tekrar gidiyor..Yatağın altındaki canavar belki de bu. Eskiden kalma tanıdığım bazı insanlar var örneğin... MSN'imde ekli kızlar bunlar ve kişisel iletilerine filan baktığımda, her ne kadar bunu yaptığımı inkar etmeye çalışsam da; küçümsüyorum. O kadar ortaya attıkları ve içini boşalttıklarını düşünüyorum... Bir tanesinde şöyle yazıyor; "Aşk bir uçurumdan düşmek gibidir, o yüzden sevgiliye yar denir." Ben 23dakikadır ne demek istiyor acaba burada diye düşünüyorum. Okuduğumuzu anlayalım, soru 1.

Ama ben okuduğum şeyi anlamıyorum galiba. Biliyorum çok fazla tutkulu seven ve aşık olan bir insan olduğumu. Ve yine biliyorum çok uzun süre, aşkı küçümsediğim zaman olduğunu...Bu küçümsemek aşağılamak değildi; ama insan aşkı her şeyin öznesi yapamaz, olmaz ki bu diyordum... Ben bunu düşünebildiğim için o kadar kolay Norveç'e gidebildim zaten. Ama aslında aşk her şeyin öznesi olabiliyor...

Ve sen uzun süre onu görmemezden geliyormuş rolü yaptığın için; sinirli bir boğa gibi öyle bir hızlı vuruyor ki seni... "Oha" diyorsun. Bir bakıyorsun üzerine sonra; kırmızı bir bluz varmış meğerse ve aşk adındaki boğa o yüzden daha da sert çarpmış... Ve anlıyorum ki aşk insanın hayatının öznesi olabiliyor...Benim de oldu, farkındayım artık... Ama yine de ben bu msn kişisel iletilerine benzer şekilde tutumları olan aşkları ve kişilikleri neden hala küçümsüyorum? Yanlış geliyor... BU DEĞİL İŞTE! diyorum. Ne peki diye soruyor içimdeki diğer ruh...

"Bunu açıklayamıyorum kelimelerle, bak o kadar şey yazdım; hala açıklayabildiğim konusunda tatmin olmadığımdan yazmaya devam ediyorum" diyorum. Sadece benimki mi doğru? Tabii ki değil... Ama ne bileyim bir hata var benim küçümsediğim, anlam bulamadığım şekildeki aşk yüceltmelerinin (ya da gösterişlerinin) içinde... Bana bunlar söylense, inanamıyorum da... Ancak öyle bir kişi geliyor ki; bana istediğim şekilde anlatıyor bana sıkılmadan aylarca... Ve benim hem beynime hem kalbime giriyor...Algılayabiliyorum... Algıladığımda sonunda; anlıyorum ki o benim öznem olmuş... Gülümsüyorum...Seviniyorum, onu seviyorum bana bunu düşündürebildiği için...

Bana "seni çiçeklerin açtığındaki renklerin güzelliği gibi seviyorum" demek yerine; "Sen nasıl birisin, bir bakıyorum inanılmaz çocuksusun, sonra hiç olmadığın kadar kadın; bir yandan sürekli şikayet ederken bir yandan inanılmaz eğlencelisin. Hayat gibisin böyle" diyen biri olduğu için, aşkın anlamını kaybetirmeyen şekilde tam da gönlümü alacak şekilde söyleyen biri ve en önemlisi O olduğu için... Ama ben önce seviyorum, sonra bunları düşündürdüğü için daha çok seviyorum. Ama yine de; o msn iletisi hali ortaokul arkadaşım kızın ve benzerlerinin..Hani aşkın darman duman etmesi halini çok çok kolay kabul edip direk yere yatıp, "birazdan biri gelir, ezilirim, hazırlıklı olayım" düşüncesini benimseyişleri durumu ve aşkı çok yüceltir gibi gösterirken aslında en alta çekmeleri filan..
Yok işte, o değil...
O haldeki aşk içime sinmiyor.
Neyse bana düşmez belki de.. Herkesin aşk hali kendine. O "yok işte bu değil" diye algıladıklarım; sadece -i halinde.Seni ve Beni. Benimkiyse yalın, -e,-i ve -de halinde... -den halinde olmasın... O sanki orDAN başka yere yöneliş ve bırakış...O yüzden -den hali yok...

Diğerleri var bende... Sen,sana,seni,sende ve Ben,bana,beni,bende... Sen, emin ol mesela seni "yok işte bu değil" diyerek değil, "in my own unique way" olarak içime sinerek çok sevdiğimden koala.
Ve hadi Türkiye'de sabah olsun.
Share/Bookmark

0 comments:

Related Posts with Thumbnails

Arşiv