Fobik fobik Türkiye

Wednesday, January 30, 2008 | |

Eskiden televizyonda anlatılan belgeseller, ansiklopediden okunuyormuş havası taşırdı. Şimdiki gibi interaktifimsi, olaylı belgeseller pek olmuyordu. Tabii ki pozitif bilimle uğraşan belgesellerden söz ediyorum. Yoksa Türkiye'de öyle kolay kolay siyasi belgeseller, Atatürk'ün ölümünden sonrasındaki yıllara uzandırılamaz. Bizim tarihimiz de 1938'le sınırlıdır. Dün odama uğramış olan ve son 4 gündür bana sürekli yemek ve ilaç taşıyan arkadaşım Ekin, bizim okulda Osmanlı tarihi dersi alan öğrenciyle aralarında geçen bir konuşmayı anlatıyordu. Ekin Osmanlı tarihini çok az öğrenmiş, gitmiş olduğu okullardaki eğitim sistemi sebebiyle ve lisede de "osmanlı dinde baskı uygulamış mıdır?" sınav sorusuna, "evet uygulamıştır" cevabını verip F almış bir kişiliktir.
"Zaten biz çok da bir şey öğretilmedik okulda Osmanlı hakkında, o yüzden o Amerikalı çocuğun sorularına pek de yanıt veremedim" demesine karşı tepkim;
"Boşver, zaten biz de senelerce yalanlarla bezenmiş şanlılıkları ezberledik durduk, aynı yerdeyiz, merak etme" dedim.

Türk tarihi diye bir şey varsa, bizde ancak ilgisi olanlar lise yıllarını geçtikten sonra, kendi araştırmaları ve kafa bozukluklarıyla öğreniyorlar, acı bir deneyim tabii. Yıllarca "şunları yendik, bunları yendik" diye öğretilen, zorla benimsetilmeye çalışan bir Osmanlı kimliğinden, Osmanlı'nın tarafsız yaptıklarını farketmeye doğru geçen süreç...Kafa karıştırıcı, bir o kadar, "keşke tarih derslerine çalışmasaymışım, nasıl olsa çoğu kolektif bir şekilde hazırlanmış, gurur duymak zorundasınız biz süper düper iyiydik, iyiyiz notları... Neyse...Osmanlı'yı benimsemek zorunda olduğum görüşünü de kabullenmiyorum zaten. Kimsem oyum ben, ne ve kim olmayı seçersem oyum...İki gıdım kan bir şey değiştirmez benim için, kitleler için çok ama çok şey değiştiriyor olsa da...

Belgesel diyordum ve ben aslında eğer bir gün nominatif bilimler falan içerisinde coğrafik canlıları anlatsalar, nasıl anlatırlardı diye düşünmekteydim. Ben olsam, Türkiye canlılarını;
"Türkiye canlıları fobik halde yaşarlar. Kendilerinden olmayan herkesi düşman gördüklerini iddaa ederler ama bu da belirsizdir, kendi içlerinden olanlara da fobik yaklaşırlar. Bu aşırı fobik etkileşimler ve düşünceler sebebiyle, birbirlerine nefret saçmakta ve o nefretin devamını getirmek konusundaki göz kararlılıkları takdire şayan mıdır bilemem ama, ilginçtir. Kendi görüşünde olmayan herkes de birbirinden genellikle korkar ve korkular onları yanlışa sürükleyip durur, bu döngüden de çıkamazlar.
Fobik fobik yaşar giderler.."
diye anlatırdım heralde...
Bu da böyle bir sinir bozucu yazı işte...Ve mümkünse kimse bana anlı şanlı cesur Türk ordusundan söz eden yorumlar yazmasın lütfen.. Onlara doydum ben. Çünkü korkuyla gelen deli cesareti değil, kararlılık,eşitlik,empati ve akılla gelen cesaret gerekir.

*fotoğraf larafairie.deviantart.com'dan alıntıdır.


Share/Bookmark

0 comments:

Related Posts with Thumbnails

Arşiv