Neden-se

Friday, June 6, 2008 | |

Neden ebeveynleri -ki ben bu kelimeyi nedense hiç sevmem- boşanmış çocuklar (ergen, genç, olgun, orta yaşlı bireyler olarak birinin doğurduğu canlılar olarak "çocuklar" ), anne-babası ayrılmış başka bir çocukla karşılaştığında, onun da anne-babasının boşanmış olduğunu öğrenince "ablakça" bir mutluluk duyar? Mutluluk değildir gerçi bu tam olarak; "aa senin de mi, evet benim dee" gibi bir ortak nokta bulma haliyle, hayatın ufak bile olsa bir bölümünde benzer şeyler hissetmiş olmanın getirdiği yakınlıktan kaynaklanan bir duygudur.
Asıl sorun ne bilmiyorum. Ama düşünüyorum da, anne-babası ayrılmış binlerce insan vardır ve bence normali ekstrem durumlar olmaması halinde -birinin alkolik, hasta, katil falan filan olması gibi- sürekli kaldığı ebeveynin dışında kalanda da bazı geceler kalması, yine "aynı televizyonu izleme, boğuşmak, gülüşmek, pijamalarla gezinmek, beraber uyumak, yemek yapmak" gibi şeyleri yapabilmesidir. Sonra bugün bir an elimde telefon öğleden sonra, artık üstüste 3 ama aslında defalarca olmuş olan "ben büyük ihtimal müsait olmam ve gelemem ama olursa buluşuruz" diyen babamın dediklerini tekrar ayrımsadığımı farkettim. İnsan anne-babasıyla "arkadaş" yada en azından "gibi" olmalı, doğru.

Ama babam arada bir görüştüğüm bir arkadaşım gibi nedense. -Neden?- İnsan arkadaşında bile gece yatısına filan kalır, bizde yok. Arada bir çıkıp kahve-çay içiyoruz 1-2 saat, aynı konuları konuşuyoruz - bildiğim ve aslında uğraşmadığı için olmayacağına inandığım babamın hayallerini dinliyorum -, sonra da "ev"e geri dönüyorum.
Anne-baba beraberken hiç sorgulamıyorduk sanki. Herkes "ev"e geliyor işte, beraber bir şekilde masaya oturuluyor, bazen konuşulmadan da olsa televizyon izleniyordu, babam yemek yaparsa evi dağıtıyor, annem şikayet ediyordu. Çok "doğal" dı bu döngü. Ama döngünün dışına çıkınca, şimdi eğer buna benzer bir şey olsa, "sıradışı" olacak sanki. Evet bir sorun var. Biz babama gidip kalmıyoruz, onunla film izlemiyoruz, aptal magazin programlarını eleştirmiyoruz, -artık- pijamalı hallerini görmüyoruz, gazeteleri beraber etrafa saçmıyoruz, eskiden yaptığımız ve çok ama çok nadir de olsa babamın hazırladığı ismini hilton kahvaltısı koyduğumuz kahvaltılarından da yapmıyoruz. Sorun bizde de, onda da. Biz babamızın-aslında annesinin- evine onun annesinin varlığı yüzünden gitmek istemiyoruz; o da bu nedenle istemiyor. Döngünün dışına çıkmıyor -uz- ve hangisi doğal hangisi sıradışı bilmeden, uzaklığı 20km olan buraya yolu düşerse, başka bir programımız da yoksa, 1-2 saat kahve içmeliğine görüşüyoruz.

Bu döngü çok boktan ve dışına çıkmak gerek. Denediğimde de çıkamadık ya,hala aynı döngüdeyiz, sinirimi bozuyor.
İşte sırf bu yüzden kaderciliğe ve bunları anlattığımda aldığım "ne yapalım kızım, kader" cümlesine kıl oluyorum. Bu kadar kolay çıkamamalıyız işin içinden yani, değil mi?
Ve nedense ben en çok uyduruk hilton kahvaltılarımızı özlüyorum.
Share/Bookmark

0 comments:

Related Posts with Thumbnails

Arşiv