Tuesday, September 2, 2008 | |

"Nilsu, Teoman'a aşık mıydı?"
Aşk mıydı o diye merak ediyorum. Evet, çok güçlü bir sevgi ve bağ vardı aralarında, Nilsu'nun terk edilme korkuları eşiğinde, gece yarısı "hala yanında mı acaba?" diye uyandırmaları bile olsa, tutkulu, insanın genzini yakar gibi bir aşk mıydı o?
Bence değildi.

O kitaptaki tek öyle aşk Nilsu'nun babası ve Selen arasında olan aşktı. Nilsu hiç öyle bir aşk hissetmedi. Ne bileyim, Nilsu terk edileceğini ya da gideceğini bildiği birine hiç umursamadan koşmadı. Suçlamıyorum Nilsu'yu da ama olmamış hiç.

Bugün niye böyle altüstüm yine, niye?

Oturmuş Nilsu, Teoman'a aşık mıydı diye düşünüp, aşık olmadığı, ancak çok güçlü bir sevgi olduğu düşüncelerini savuruyorum. Belki de gerçekten hiç işim yok da bunları düşünüyorum. Kafam başka şeylerle dolu olmalı. Gidip ders çalışmalıyım mesela, annemi filan özlediğimi düşünmeli, bacağımın çok ağrıdığından dem vurmalıyım. "Uçak fiyatları da arttı, benim için hiç de iyi olmadı" demeli, ekonominin kötü gidişine, sinir olduğum -ama içinde aşk geçmeyen- şeylere çemkirmeliyim.

Atilla İlhan'ın "Sana mecburum" dizelerindekinin benim aşk tanımım olmadığını düşüneceğime, gerçek aşkın mecbur olmadan, ihtiyaç olmadan, mesela her şey yerli yerinde ve kafam sakin ve dertsizken, hiç itirazsız hayata alabilmek olduğunu savunacağıma, soru sormayı bitirme anlaşmamda yaptığım gibi, yeni bir anlaşma yapmalıyım kendimle. Televizyon izleyebilirim mesela, müzik hep açık, ödevler boy boy dizilmiş. Düşünmemeliyim Nilsu'nun Teoman'a aşık olmadığını, ama aşkın Selen ve Nilsu'nun babasının gerçekliğine inandırdığı duyguları.

Düşünmemeliyim işte..
Share/Bookmark

0 comments:

Related Posts with Thumbnails

Arşiv