Portakal soymak zordur

Tuesday, October 21, 2008 | |


Bundan sonra portakalları önce soyup , sonra dolaba koyacağım. Uykum geldiğinde başucuma koymak için soymakla uğraşmak zor oluyor. Ne demiş tekerleme, "portakalı soydum başucuma koydum." Özetle, tekerlemenin yazarı olan önemli anonim şahsiyet, portakalın önceden soyulması gerektiğini belirtmiş, bana laf düşmez. Portakal soymak zor bir iştir. Soyunup önüme gelse de, löp löp götürsem. Ama o zaman değerini bilemeyebilirdim. Küçük Prens'in tilkisi bile önce emek verdiğin için evcilleştirebildiğini söylerdi.
Kendime bir çizgi çizip, küçük prensin ardından yıldıza gitmek istiyorum. Çünkü buralar soğudu, hoş ben soğuk havayı daha çok severim bilirsiniz, ama insanların soğukluğu daha da belirginleşti. Virginia Woolf da pencereden atlayıp ölmemiş zaten. Ama sonra boğmuş kendini. Kocasının, kendisinin delirmesine tanıklık etmesine dayanamayacağını söyleyip, 1941 de sulara gitmiş. Kocasıyla cinsel bir ilişkisi yokmuş ama sevgi bazında çok seviyormuş. Zaten Woolf, başka bir yazar olan Vita Sackville'le bir ilişki halindeymiş. Sayıklama halimi seviyorum, Antigone'yi özledim. Ölmese iyiydi. Ama ne mert kızdı o da. Ama eskiden kadınların tiyatro oyunculuğu yapmadığı yıllarda, antik yunan'da bu karakterlerin hepsini erkeklerin oynadığını, maskeler taktığını öğrendiğimde hayal kırıklığına uğramıştım. O an için şekilci zihniyet olarak görevini benimsemiş beynim, iş başında Antigone'nin uzun siyah saçları olduğunu hayal etmişti. Antigone'yi seviyoruz. Biz olarak. Ben ve diğerleri. Sizi bilemem. Creon'a yuh. Aslında Creon'a da acımıştım hani. Garip bir ruh halinde kendi kendime bir insanım e nihayetinde ama böyle güç gösterisinde esip savuran insanlara hep acıyorum. Creon'un da oğlu ölmüştü. Tanrı evlat acısı vermesin demişler, o da öyle cezalandırılmıştı. Oedipus da babasını öldürüp, annesiyle evlenmişti. Hastalıklı bir ilişkiden doğmuş Antigone anlayacağınız. Dayısı da manyak.

Beni merak etmeyin, iyiyim. Zaman sıralamasına göre değil, Joyce ve Woolf'dan etkilenmiş olduğum "stream of consciousness"a göre yazıyorum.

Ne diyordum? Portakalı soydum, evet. 2 dilimini bıraktım, dolaba koydum. Akşam başucu mertebesine alacağım. Sinekler gelir diye korkuyorum. Kısa cümlelerimi seviyorum. Yarışmacı arkadaşlara başarılar dilemiyorum, vazgeçtim, yarışmadan çekiliyorum çünkü. Dersim var. Quiz var yine. En güzel renk siyahtır, ama siyahta zor okunuyor. Ondan beyaz yaptım. Beyaz ezik gibi geliyor ama kader. Herkese aynı şans verilmiyor.

Biri beni sustursun, sınav olmasa asla derse gitmez, yatar uyurdum.

Share/Bookmark

1 comments:

La Loba said...

Portakalı soyup bekletme. Vitamini kaçarmış bir yerlere. Zaten soyulup bekletilen meyvelerin tadı bir tuhaf olduğu gibi tipleri de kayıyor.

Antigone ailenin diğer fertleriyle ilgilenmekten kendi hayatını yaşayamadı. Nasıl yaşasın ki? Aile bir acayip. Her ailede vardır böyle kişilikler.

Virginia'ya değil de Sylvia'ya daha çok acırım.

Ne bileyim hayat her zaman acıtır insanı.

Related Posts with Thumbnails

Arşiv