Bazen odamın 1.katta olduğu gerçeğini yok sayıp, kapının önünde merdivenlerin uzandığını düşünüyorum. Canım ne zaman sıkılsa sığınabileceğim bir merdiven ve tabii insanlardan kaçmak isteme ihtimalime karşı kenarda kıyıda bulunsun amaçlı bir merdiven altı da. Bir şarkı çalıyor mesela ya da dediğimi yapmıyorsun diye ya da herhangi bir "merdivende oturma" sebebinden dolayı merdivene çıkıyoruz. İki kolumu kavuşturup, başımı da üzerine koyuyorum, somurtmaya başlıyorum. -Tabii ki- dayanamayan sen oluyorsun -çünkü ben sabit fikirliyim- ve yaklaşıyorsun yanıma, canımın neye sıkıldığını ağzımdan almaya çalışıyorsun. Ama bende öyle bir göz var mı? Yok bişeycilik oynayıp sinir ediyorum, kendimi de. "İyi, sıkıl, patla" dedirtinceye kadar merdivenüssü sebeplerini düşünüyorum; saat geç olunca da "eve gitme" saati olduğuna karar verip; "sıkıldım, hadi barışalım" deyiveriyorum. "Deli" miyim diye ne sen ne de ben sorguluyoruz, bunun yerine delisini es geçip, "dolu!" çıkıveriyor ağzımızdan ama önce ben akıl edip dilek tutuyorum, bakışımdan dilek tutman gerektiğini anlıyorsun sen de. Gözlerimizi sabitleyip, işaret parmağından başlayarak içimizden sayıyoruz; yüzük parmağına dek. Yüzük parmağına dokunur dokunmaz "kırmızı!" dediğimizden, dilek de gerçek oluyor.
Merdiven etimolojisi
Friday, April 17, 2009 | Posted by Tugc at 5:42 AM | Labels: improvize
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
2 comments:
belki bir gün..
Renkli merdiven düşüncesi o kadar da uzak değil sanki.
Post a Comment