Bir giden daha...

Monday, November 30, 2009 | |



3 seneden biraz kısa bir zaman önce, yine uyuyamadığım gecelerden birinde önüme 'mutlaka izlemelisin' başlığıyla, 10 filmlik bir liste çıkmıştı. Bazıları zaten daha önceden izlediğim, bazıları ise hiç adını duymadıklarımdandı. O listeden en çok aklında hangileri kaldı deseler; ilki içinde yazmakla başemediğim kadar çok replik bulduğum 'Karpuz Kapuğundan Gemiler Yapmak' olurdu. O yıl ilgimi çekmeye başlayan türde, yalın, dupduru bir film. İnsanın içini burkan, karakterlerinin hayallerine inat yapar gerçeklikle sürekli yüzüp giden karpuz kabuklu gemilerde gezdiren bir sürü kare. Nasıl çıkarabilirdi böyle bir film ortaya hem de 2004 yılında, hem de Hollywood aşığı ya da yalakası olmayan,hatta ışıltılı bir dünyanın sokaklarını bile şöyle kocaman kocaman arşınlamamış, hatta İstanbul ayrımı yapanlar için 'taşralı' biri?

Ahmet Uluçay. Kütahya'nın Tavşanlı'ya bağlı Tepecik köyünde yaşayan bir adam. İlk bu bilgiyi öğrenmiştim bu deli adam hakkında. Bir de hasta oluşunu. İnsanın aklına 'beyninin yerinde de kalbi olabilir mi' fikrini getirdiği içindi belki o kahrolası ur da. Ve kaçınılmaz son gelip bulmuş...

Kendisini Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak'taki sinema hayaliyle yanıp tutuşup, mum ışığında film karelerini çözmeye çalışan çocuğun mu, yoksa karısını film karakterleriyle görürse canlanacağına inanan köyün delisinin yerine mi daha çok koyuyordu, bilmiyorum. Ama İstanbul Uluslararası ve 26.Montpellier Film Festivalleri'nin en iyisi seçilmiş, 52. San Sebastian Film Festivali'nde ise jüri özel ödüllü bu filminin hepsi kendisi, hayalleri ve sinema uğraşının hikayesidir . 60'lı yıllarda köye gelen seyyar bir sinemacı ile dalmış sinema sevdasına; ailesinin 'zengin çocukların işidir bu sinema' demesi bile önüne geçememiş, ahırda başlamış film göstermeye. Çektiği 11 filmden 22 ödül aldığı zaman bile, bir yandan tarımsal kooperatifte işçi olarak çalışıyormuş. O yüzden Tepecik'in 'deli'si ilan etmişlerdir onu belki de.

Hayalinin arkasından koşmak delilik değildir de ne'dir bu topraklarda?

Gittiğine sevinmeli mi kurtuldu bu dünyadan ve hayallerine 'karpuz kabuğundan gemi olur mu canım?' diyenlerden diye? Yoksa oturup ağlamalı mı kalbi elle tutulur bir adamı yitirdiğimiz için? Belki o kurtulmuştur.
Fakat kapkara olmuş bu dünyanı beyaz noktalarından biri daha gidivermiştir hiç şüphesiz.

Share/Bookmark

4 comments:

ne yazdı ne yazamadı said...

burdan aldım bu haberi ve çok üzüldüm, başka filmlerini de izleriz diye düşünmüştüm...en sevdiğim top 10 listemdedir karpuz kabuğundan gemiler yapmak...hepimizin başı sağolsun...

Anonymous said...

küçük bir şeyi düzelteyim. tavşanlı köy değil ilçe. ona bağlı tepecik köyünde yaşıyordu. sizin hatanız değil, gazeteler bile bunu ters yazmış ki affedilir şey değil onlar için. tavşanlı bayağı büyük ve bilinen bir ilçe çünkü.

Tugc said...

ne yazdı ne yazamadı: Radikal'de güzel bir yazı vardı kendisi hakkında bugün.

the saint: Aslında benim de hatam, çünkü bunu ben de biliyordum, çok önceden filmi ilk izlediğimde dvd'sine bakıp araştırmıştım biraz. ama kendimden emin olmak için baktığım biyografisinin yanılgısına kapıldım. Şimdi düzelttim, teşekkür ederim.

ne yazdı ne yazamadı said...

teşekkürler haber verdiğin için hemen çıkıp bir radikal alıyorum...

Related Posts with Thumbnails

Arşiv